İSTANBUL
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın eşi Emine Erdoğan, “Güçlü, sağlıklı bir toplum inşa etmenin yegane yolu, geleceğin sahibi olan çocukların psiko-sosyal ve fizyolojik açıdan sağlam, istismardan uzak bir yaşam sürmesidir. Bunu tesis etmek ise, hepimizin boynunun borcudur.” dedi.
Emine Erdoğan’ın himayesinde, TOGEMDER öncülüğünde, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı, Sağlık Bakanlığı ve Milli Eğitim Bakanlığı iş birliğiyle hazırlanan “Biz Geleceğiz” projesi kapsamında Şişli’de bir otelde, “Çocuk İhmal ve İstismarı Sempozyumu” gerçekleştirildi.
Sempozyumun açılışında konuşan Emine Erdoğan, bu konunun önemli ve acil bir konu olduğunu ve tüm işlerden öncelikli olduğu anlattı.
Sivil toplum kuruluşlarının böylesi gayretleri takdire şayan olduğunu belirten Erdoğan, bu çabaların, hükümetin bu alandaki yoğun çalışmalarına katkı sunacağını belirtti.
“İnsanlığın kirlenen vicdanıdır istismar”
“Çocuk kelimesi, ihmal ve istismar kelimesiyle yan yana gelebiliyorsa, ortada ciddi bir sorun var demektir” diyen Erdoğan, şunları kaydetti:
“Allah’ın bize emanet olarak verdiği çocuklar ihmal ediliyorsa, bu en büyük sorumsuzluktur. İnsanlık ayıbıdır. Peygamberimiz, ‘Bakmakla yükümlü olduğu kimseleri ihmal etmesi, kişiye günah olarak yeter’ buyuruyor. Şayet bir insanın sorumluluğunu alıyorsak, onun güvenlik, beslenme, barınma, eğitim, sağlık gibi temel ihtiyaçlarını karşılamakla mükellefiz. Aynı şekilde duygusal gelişimine rehberlik etmeliyiz. Çocuklar, masumiyeti, saflığı ve acziyeti ile bize insanlığımızı öğreten mürebbiyelerdir. ‘Çocuk gibi masum, çocuk gibi tertemiz’ deriz. O masumiyeti hangimiz özlemiyor? Cahit Sıtkı diyor ya; ‘Affan Dede’ye para saydım, sattı bana çocukluğumu. Artık ne yaşım var, ne adım, bilmiyorum kim olduğumu. Hiçbir şey sorulmasın benden, haberim yok olan bitenden.’ Çocukluk, böylesine masum, böylesine hesapsız kitapsız, tertemiz olmaktır. Masumiyetle bu derece özdeş olan çocuk, istismarın konusu olabilir mi? İnsanlığın kirlenen vicdanıdır istismar. Hal böyleyken, ne yazık ki çocuk istismarı, tüm dünyada yükselen bir insanlık suçudur.”
İstismara uğrayan bir çocuğun, bir daha eski duygu dünyasına dönmesinin neredeyse imkansız olduğunu vurgulayan Erdoğan, “Zaten çoğu kez bu istismar gizli kalır, çocuğun iç dünyasında büyür, büyür, altından kalkılamaz bir yük halini alır. Bu nedenle, çocukların duygu dünyaları iyi takip edilmeli, tüm ipuçları bilinçli şekilde değerlendirilmelidir. Güçlü, sağlıklı bir toplum inşa etmenin yegane yolu, geleceğin sahibi olan çocukların psiko-sosyal ve fizyolojik açıdan sağlam, istismardan uzak bir yaşam sürmesidir. Bunu tesis etmek ise, hepimizin boynunun borcudur.” ifadelerini kullandı.
“Kendi karnemizi görmek istiyorsak, çocuklarımıza bakmalıyız”
Devlet, sivil toplum, medya ve aileler olarak bu sorun etrafında kenetlenilmesi gerektiğini vurgulayan Erdoğan, sözlerine şöyle devam etti:
“Bu noktada ailelere çok önemli sorumlulukların düştüğünün altını çizmek istiyorum. Ne yazık ki, bugün ailelerin çocuklarıyla ilişkisi eskisinden çok farklı. Eskiden aileler, çocuklar için koruyucu kalkandı. Aile içinde bir denetim mekanizması vardı. Fakat bugün çocuklar, teknolojinin kucağına terkedilmiş durumda. Medyanın bilinçsiz yayınları, anne baba kontrolünü aşındırıyor. Karşılıklı saygı ve sevgiye dayanan ilişkiler hasar görmüş halde. Çocukların hangi düşünce ve ruh ikliminde yaşadığı, anne-babaların bilgisi dışında maalesef. Şunu hiç unutmayalım, çocuk en çok anne-babanın, sonra eğitim kurumlarının ve nihayetinde toplumun ürünüdür. Kendi karnemizi görmek istiyorsak, çocuklarımıza bakmalıyız.”
Erdoğan, çocuklar konusunda insanlığın karnesi çok kötü durumda olduğunu, hayatı erken yaşta tanımak zorunda kalan, silahların gölgesinde yaşam süren nice çocuğun söz konusu olduğunu söyledi.
“İlgiden uzak çocuklar, her türlü riskin muhatabıdır”
Çocuklar, yaşlılar rahmete vesile iken ne yazık ki ihmalin, istismarın konusu oluyorlar diyen Erdoğan, şunları kaydetti:
“Cinsel, ekonomik, duygusal, birçok açıdan, adına insan diyemeyeceğimiz varlıkların sömürüsüne uğruyorlar. Bu sorunların panzehiri aileyi güçlendirmektir. Şuurlu anne babalar yetiştirmektir. Bir çocuğun yeri ne sokak, ne yetiştirme yurdudur. Çocuğun yeri ailedir. ‘Ana kucağı’ ya da ‘baba ocağı’ diye adlandırdığımız sıcak yuvadır. İlgiden uzak çocuklar, her türlü riskin muhatabıdır. Gerek aileleri ile yaşayan, gerekse kimsesiz, sahipsiz çocuklar, bizim sevgimize muhtaç. Bizler, onların sevinci, umudu, direnme gücü olmalıyız. Ne zaman gözlerinde umudun ışığı sönmeye, yüzlerindeki aydınlık gölgelenmeye, ne zaman dirençleri zayıflamaya yüz tutsa, onları sevgi ve şefkatle sarıp sarmalamalıyız. Kimsesizlerin kimsesi olmalıyız.”
Koruyucu aile uygulamasını hatırlatan Erdoğan, “Koruyucu aile, çeşitli nedenlerle, biyolojik ailelerin yanında bakımı sağlanamayan, bu sebeple devlet koruması altında olan çocuklarımıza sunulan aile odaklı bir hizmettir. Kasım 2017 itibarıyla 4564 koruyucu aile yanında 5542 çocuk bulunmaktadır. Bugüne kadar bu hizmetten 11 bin çocuğumuz hizmet almıştır. Toplumun, aile şefkatine ihtiyaç duyan bu çocuklara sahip çıkması gerekir. Çünkü onlar, toplumun emanetidir.” ifadelerini kullandı.
Erdoğan, bu sorunu eğitim, sağlık, hukuk gibi çok yönlü bir bakışla ve yitirdiğimiz değerler açısından el birliği ile çözmeliyiz diyerek, sözlerini şöyle tamamladı:
“Hukuki yaptırımları artırmalı, toplumu istismara teşvik eden yayınları denetim altına almalı, meseleyi tüm yönleriyle değerlendirmeliyiz. Bu sempozyumun bu meselelere güzel bir pencere açacağını düşünüyorum. Bakanlarımız burada. Medyamız burada. Ailelerimiz burada. Ortak bir gayretle çocukların güven içinde yaşayacağı bir dünya inşa etmek, en temel sorumluluğumuzdur. Çocukları güvende olmayan bir toplumun geleceği de yoktur. Sözlerime son vermeden önce, eğitim uçuşu sırasında şehit olan pilotumuz ve Afrin’deki kayıplarımız başta olmak üzere, tüm şehitlerimizi rahmetle anıyorum. Ailelerine ve milletimize başsağlığı diliyorum.”
Muhabir: Emin İleri