İngiltere’de dini hassasiyetleri az olan bir ailede dünyaya gelen 24 yaşındaki Aisha Rosalie, “en büyük hayali” aktris ya da yönetmenlik için lise yıllarından itibaren sinema sektöründe çalıştı.
Birçok filmde rol alan, senaryo yazan ve uzun metraj filmde yönetmen koltuğuna oturan Rosalie, sinema ve oyunculuk için Los Angeles’ta eğitim gördü, bir süre ABD’de yaşadı.
Rosalie, 22 yaşında Türkiye’ye gelerek, kapsamlı bir İstanbul turu yaptı. “Hayatının dönüm noktası” olarak nitelendirdiği bir gün, İslamofobik söylemlerden dolayı “Belki bana bağırırlar ya da kötü davranırlar’ diye korkarak girdim” dediği Sultanahmet Camisi’ni ziyaret eden Rosalie, ibadet eden Müslümanlar ile atmosferden çok etkilendi.
Camiden çıktıktan sonra tüm hayatını derinden etkileyecek bir yolculuğa adım atan Rosalie, İngilizce mealini satın aldığı Kur’an-ı Kerim’i İngiltere’ye döndükten sonra da büyük bir heyecan ve ilgiyle okumayı sürdürdü.
Rosalie, bir yıllık araştırmanın ardından Müslüman olmaya karar vererek, sosyal medya hesaplarında İslam’ı anlatmaya ve İslamofobik söylemlere karşı mücadele etmeye başladı.
Aktrislik hayalini geride bırakan, İslami içerikli yapımlar için çalışmalarını sürdüren Rosalie, ikinci kez geldiği Türkiye’de İslam dini ile tanışmasını, bu dönemde yaşadıklarını ve hedeflerini AA muhabirine anlattı.
“Camiye girince bana bağırırlar, kötü davranırlar diye korkuyordum”
Çocukluğunda seküler bir ailede büyüdüğünü söyleyen Rosalie, lise ve üniversite yıllarının sinemayla iç içe geçtiğini söyledi.
Müslüman olmadan önce aktris olmak için eğitim aldığını, bunun “en büyük hayali” olduğunu dile getiren Rosalie, “Bu hayalimi gerçekleştirmek için 14 yaşından itibaren birçok yapımda rol aldım. Los Angeles’te eğitim aldım ve bir süre Amerika’da yaşadım. Bu benim hayatımın hayaliydi. Senaryo yazarlığı yaptım, kısa bir süre yönetmenlik yaptım. Bollywood’da da rol aldım.” dedi.
Rosalie, bu sırada tek başına Türkiye’ye gelmeye karar verdiğini, bu ziyaretin hayatını değiştirdiğini belirtti.
“Türkiye’de bir dini bulmak gibi amacım yoktu” ifadelerini kullanan Rosalie, şöyle devam etti:
“Google’dan gezilecek yerlere baktım. Sultanahmet Camisi vardı. ‘Belki giderim’ dedim. Ama gerçekten korkuyordum. ‘Acaba bana bağırırlar mı, kızarlar mı?’ diye düşünüyordum. Çünkü Müslümanlar hakkında iyi fikirlerim yoktu. İslam hakkındaki bilgilerimin kaynağı da sadece medyaydı. Yine de camiye gitmeye karar verdim. Şimdi de taktığım eşarbı o gün satın alıp camiye gittim. Saygılı olmak istiyordum ve saçlarımla kimseyi rahatsız etmek istemiyordum. Camiye gittiğimde insanlar namazı bitirmiş dua ediyorlardı. İnternetten ne dediklerine baktım, ‘Sübhanallah, Elhamdülillah, Allahu ekber. Ben de onlarla söyledim. Ne anlama geldiğini tam olarak bilmiyordum aslında. Sonra caminin içine girdim ve ‘Sübhanallah, Elhamdülillah, Allahu ekber’ diyerek, ben de tekrar etmeye başladım. Yarım saat kadar tesbihat yaptım. Etrafıma bakıyordum ve harika ve huzur dolu bir ortam vardı. İnanamıyordum. Etrafımda namaz kılanları izliyordum. Caminin içindeki güzellik ve huzurdan çok etkilendim. Kimse bana bağırmıyordu ya da kaba davranmıyordu, korktuğum gibi. Şoka girmiştim.”
Camide yaşadığı duyguların hayatında bir dönüm noktası olduğuna dikkati çeken Rosalie, cami çıkışında aldığı Kur’an-ı Kerim’i İngiltere’ye götürüp okumaya devam ettiğini dile getirdi.
Rosalie, aynı dönemde İslam’la ilgili ciddi bir araştırma sürecine girdiğini ve İngiltere’de Müslüman olmaya karar verdiğini söyledi.
“Müslüman olduktan sonra tüm hayatım güzelleşti”
Müslüman olması nedeniyle ailesi ve çevresinde büyük bir şaşkınlık yaşandığını ifade eden Rosalie, İslam’ın hayatına sayısız güzellik getirdiğini anlattı.
Ailesi ve arkadaşlarına güzel örnek olmak için İslam’ı daha iyi öğrenmeye ve anlatmaya başladığını aktaran Rosalie, “Müslüman olduktan sonra her şey, tüm hayatım değişti. Ailem emin değildi. Annem, İslam’ı keşfettiğimi öğrendikten sonra ne yaptığım hakkında aslında şaşkındı. Google’a girip bana ‘Bak, Müslümanlar bunu yapıyor, bunu yapıyor.’ diyordu.” ifadelerini kullandı.
Rosalie, bunun insanlara yardım etmek amacıyla İslam’ın barış ve güzelliği hakkında daha fazla şey öğrenmeye kendisini ittiğini söyledi.
Annesinin şimdi daha iyi bir insan olarak değiştiğini gördüğünü dile getiren Rosalie, “Bence bir dava için karakter en önemli şey ve insanları dine doğru yöneltmek için de. Çünkü insanlar benim karakterimle İslam’ın güzelliğini anlıyorlar. Annemle artık daha fazla ilgileniyorum, konuşuyorum, ona karşı daha cömert ve candan olmaya çalışıyorum. Çünkü aileyle ilgilenmek ve güzel bir ilişkiye sahip olmak İslam’da önemli. Hatta Türkiye’ye geldiğimde Müslüman olmamı sağlayan nedenlerden birisi de burada iyi, güzel karakterli Müslümanları görmemdi. Bu beni, ‘Bu insan gibi olmak istiyorum’ düşüncesine itti.” değerlendirmesini yaptı.
“Müslüman olunca yeniden doğmuş gibi hissettim”
Rosalie, yaşadığı birçok zorluğa rağmen İslam’ı yaşamaktan ve anlatmaktan vazgeçmeyeceğini, Allah’ın, İslam’la kendisini daha iyi ve mutlu bir insan olmasını sağladığını bildirdi.
“Biz kalbimizi eğlenceyle, popülariteyle, uyuşturucuyla doldurmaya çalışıyoruz ama kalbimizi huzurlu kılacak tek şey sadece Allah’tır” diyen Rosalie, Müslüman olunca kendisini yeniden doğmuş gibi kendisini hissettiğini söyledi.
Rosalie, Müslüman olduktan sonra aktris olma hayalinden de vazgeçtiğini dile getirerek, şu ifadeleri kullandı:
“Şimdi Youtube kanalımda İslami içerikler üretiyorum. İnsanlara yardım etmek, dine yaklaşmalarını istiyorum. Sonradan Müslüman olan birçok kişinin hikayesini de paylaşıyorum. Din konusunda onlara yardım etmek, tek amacım bu. Umarım başarılı olurum. İstanbul’u ve Türkiye’yi çok seviyorum çünkü İslam’ı burada keşfettim. Ziyaret ettiğim ilk Müslüman ülke de Türkiye. Buraya eşime, Müslüman olduğum yeri, harika bir şehir olan İstanbul’u göstermek için geldim. İnsanlar burada gerçekten harika. Buradaki ortam ve ezan müthiş.”