ANKARA
Fetullahçı Terör Örgütü’nün (FETÖ) adliye ve cezaevi yapılanmasına ilişkin 35 “mahrem imamın” yargılandığı davaya, sanık savunmalarıyla devam edildi.
Ankara 21. Ağır Ceza Mahkemesince Sincan Ceza İnfaz Kurumları Kampüsü’ndeki salonda görülen duruşmanın öğleden sonraki bölümünde hakim karşısına çıkan tutuklu sanık M.G, etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanmak istediğini ifade etti.
Dini hassasiyetleri nedeniyle “cemaat” olarak legal faaliyetleri sürdürdüğü dönemlerde örgütte yer aldığını belirten M.G, 15 Temmuz darbe girişimine kadar bu durumun sürdüğünü kaydetti.
M.G, örgütte bulunduğu dönemlerde uzun süre “sohbet ağabeyliği” yaptığını, daha sonra “Halit” isimli “cemaat ağabeyi”nin direktifiyle örgütün sözde “Batı Karadeniz dar bölgesi ile Doğu Anadolu Bölgesi” arasındaki para trafiğini sağlamaya başladığını ifade etti.
Doğu Anadolu’daki adliye ve cezaevlerinin çalışanı FETÖ mensuplarından himmet adı altından toplanan paraları “Turan” isimli mahrem imama götürdüğünü anlatan M.G, “Bu bölgedeki adliye ve ceza infaz kurumlarındaki örgüt mensuplarından toplanan paraları Barış ve Salih isimli örgüt yöneticilerinden Ankara’ya giderek alıyordum. Her ay zarf içinde aldığı bu para miktarı 5 bin ile 40 bin arasında değişiyordu. Kimi zaman Ankara’ya da para taşıdığım oluyordu.” ifadelerini kullandı.
Mahkeme Başkanı Ahmet Nazmi Alp’in “Böyle önemli bir görevi verdiklerine göre size çok güveniyorlarmış demek.” sözleri üzerine sanık M.G, “Evet, şimdi bakınca öyle bir durum ortaya çıkıyor.” dedi.
Mahrem imam Halit’in talimatıyla örgütün kriptolu haberleşme programı “ByLock”u kullandığını anlatan M.G, söz konusu program üzerinde yaptıkları yazışmaların hepsini kabul ettiğini söyledi.
“ByLock’ta kritik konular konuşulmazdı”
Örgütün sözde Manisa adliye çalışanları sorumlusu mahrem imam A.Ç. de etkin pişmanlık hükümlerinden yararlanmak istediğini dile getirdi.
Tutuklu kaldıktan sonra adli kontrol şartıyla tahliye edildiğini anlatan A.Ç, devletin yanında yer aldığını göstermek için hiçbir etki altında kalmadan örgüte dair bildiklerini 30 sayfalık bir dilekçede anlattığını ifade etti.
A.Ç, örgütte yer aldığı dönemlerde suç işlemek kastıyla hareket etmediğini, manevi ve milli duygularla hareket ettiğini iddia ederek, “Bugün geriye dönüp baktığımda bu yapının gerçek yüzünü fark edemediğimden dolayı kendime kızıyorum, pişmanım. Tek gayemiz Allah rızasını kazanmaktı, bunun dışında başka bir amacım yoktu.” savunmasını yaptı.
Kürşat isimli örgütün mahrem imamının Ege Bölgesi’ndeki adliye ve cezaevlerinde görev yapan FETÖ mensubu kamu çalışanlarından sorumlu olduğunu belirten A.Ç, kendisinin de bu isme bağlı olarak örgüt faaliyetlerini yürüttüğünü kaydetti.
Örgütün adliye ve cezaevlerinden sorumlu mahrem imamlarıyla Erzurum’daki bir örgüte ait yurttaki toplantıya katıldığını anlatan A.Ç, örgütün firari yöneticilerinden Reşit Haylamaz’ın buradaki imamlarla sohbet yaptığını ifade etti.
A.Ç, FETÖ’nün gizliliğe önem verdiğini, bu kapsamda örgütün önemli kademelerindeki mensuplarına kod isim verildiğini hatırlatarak, kendisine de “Yusuf” ve “Asım” kod adlarının verildiğini aktardı.
ByLock programını iki telefon hattında da kullandığını kabul eden A.Ç, “Bu program üzerinden örgüte bağlılığı arttırmak, dağılmayı önlemek için mesajlar gönderilirdi. Kritik konuların ele alınacağı zaman ByLock kullanılmazdı.” bilgisini paylaştı. Sanık A.Ç yargılama sonunda beraatini talep etti.
Duruşmaya yarın sanık savunmalarıyla devam edilecek.
Muhabir: Tanju Özkaya