İSTANBUL
Üsküdar Belediyesince düzenlenen “Yeşilçam Söyleşileri”nin bu ayki konuğu olan ünlü oyuncu Hülya Koçyiğit, Bağlarbaşı Kongre ve Kültür Merkezi’nde düzenlenen ve sunuculuğunu Pelin Çift’in yaptığı programda, sinema dünyası, hayatının bilinmeyen yönleri ve günümüze ilişkin sorulan soruları cevapladı.
Kendi hayatında daima “Ya olduğun gibi görün, ya göründüğün gibi ol” sözünü örnek aldığını belirten Koçyiğit, “Gerçek hayatımda hiç bir zaman rol yapmadım ve kendime ‘Rolünü filmlerde yaparsın, gerçek hayatta ise olduğun gibi ol’ telkinini verdiği zaman insan gerçekten çok daha fazla huzurlu oluyor çünkü dürüstlükten daha güzel bir şey yok.” değerlendirmesinde bulundu.
Koçyiğit, seyircinin Adnan Menderes’in eşi Berrin Menderes’in hayatıyla ilgili bir proje hayalinin neden gerçekleşmediği konusunda sorulan bir soruya, şu cevabı verdi:
“Berrin Menderes’in hayatını anlatmaktan ziyade, 1960 ihtilalini anlatabilmek, anlamaya çalışmak, neden demokrasiden vazgeçti, neden darbe oldu? Bu ülke demokrasiyle tanışmışken ve kendi seçimi yapabilecek kadar olgunlaşmışken neden başımıza bu geldi ve tekrar gelebilir mi? Darbenin tekrarlanmaması için ne yapmak lazım, elbette farkında olmak lazım. Bütün bunlar birer oyun çünkü o kadar kıymetli topraklarda, o kadar değerli bir tarihte yaşıyoruz, öylesine kıymetli bir ülkemiz ve önemsenecek bir halkımız var.”
Türkiye‘nin farklı parçalardan oluşan çok güzel bir bütünlüğü olduğunu söyleyen Koçyiğit, 1960 ihtilalini tetikleyen veya arkasında duranın Amerika olduğunu o günlerde hiç kimsenin bilmediğini, fakat bugün herkesin ABD’yi daha iyi tanıdığını kaydetti.
Koçyiğit, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Bugün de ülkemiz ne yazık ki pek çok oyunla karşı karşıya geliyor. Bunun için oyunlara karşı farkında ve uyanık olmalıyız. Memleketimize, kendimize, halkımıza, birliğimize sahip çıkmalıyız ve 15 Temmuz’da bunu çok güzel gösterdik fakat her an bu oyunlar oynanıyor, o nedenle bizim, bize, kol kola girmeye, birbirimizi dinlemeye, anlamaya ihtiyacımız var. Ne yazıkki insanoğlu bir değeri kaybettikten sonra neyi kaybettiğini anlıyor, iş işten geçmeden farkında olmalı ve halihazırda olana sahip çıkmak görevimizdir. Biz, emanetçiyiz bu ülke ve dünya çocuklarımıza kalacak.”
“Hepimiz, şehit verdiğimiz evlatlarımız için yanmıyor muyuz?”
Günümüz gençlerinin durumlarını değerlendiren Hülya Koçyiğit, “Bugün herkes, sadece ve sadece ‘gösteriş’ için yaşıyor. Hep başkaları ve beğenilmek için yaşıyorlar. Burada biraz insani olan ya da ruh güzelliğinden yavaş yavaş uzaklaştığımızı düşünüyorum çünkü artık gençler, bambaşka bir dünyaya doğru yürüyorlar.” ifadelerini kullandı.
Koçyiğit, günümüz insanının, iletişim çağının en zirvesini yaşadığına dikkati çekerek, şöyle devam etti:
“Gençler, akıllı telefonlar ve internet sayesinde istedikleri anda dünyanın her yerindeler, istediklerini elde edebiliyor ve bu durum onları daha yapay, sun’i ve daha sanal bir hayatın içine sürüklüyor. Gerçekte, bir aile elbette evladının en iyi şekilde okumasını ve en iyi kariyere ulaşması için kendi hayatından fedakarlık ederek evladına sunmaya çalışıyor ama çocuklar, internet dünyasında yaşadıkları için daha farklı bir dünyayı yaşıyorlar. Bu durum beni biraz ürpertiyor, korkutuyor. Çünkü insandan söz ediyoruz, insan dediğimiz varlık ise sadece bedenden ibaret değil, akıl ve ruh var. Aklı ve ruhu kaybedersek o zaman giderek biz de sanallaşmaya başlayacağız. Bugün kendi ülkemizde bu durumun kötü neticelerini görmesek de dünyada maalesef görüyoruz.”
Koçyiğit, anne olduğu için gençlerin her birini kendi evladı gibi gördüğünü vurgulayarak, “Anne olduğunuz zaman sadece kendi çocuğunuz için değil bütün çocuklar için üzülüyorsunuz. Hepimiz bugün tanımasak da akrabamız olmasa bile şehit verdiğimiz evlatlarımız için yanmıyor muyuz? İçimiz yanıyor çünkü onlar da bizim evladımız, hiçbir fark yok. O şehidin annesinin içi yanıyorsa, bizim de içimiz yanıyor. Dolayısıyla gençlerle ilgili bütün bu düşüncelerimi, bu duygu ve düşüncelerle dile getiriyorum.” dedi.
Muhabir: Ayşe Büşra Erkeç