Memur-Sen Kadınlar Komisyonu Başkanı Sıdıka Aydın, İstanbul Sözleşmesi’nin Türkiye açısından şiddetin önlenmesi konusunda hem yetersiz olması hem de toplumsal desteği bulunmaması nedeniyle etkisiz kaldığını belirterek, “Sözleşmenin Türkiye bakımından feshedilmesi isabetli bir adım olmuştur.” ifadesini kullandı.
Aydın, yaptığı yazılı açıklamada, Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi‘nden çekilmesi yönündeki çağrılarının karşılık bulduğunu vurguladı.
Kararın hayırlara vesile olmasını dileyen Aydın, “Milletin sesine kulak veren ve verdiği kararla vahim bir hatayı telafi eden Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan’a Memur-Sen Kadınlar Komisyonu adına teşekkür ediyoruz.” açıklamasında bulundu.
İstanbul Sözleşmesi’nde Türkiye toplumunun temel değerlerinin dikkate alınmadığını, bilakis bunlarla çatışan hükümlerin yer aldığını kaydeden Aydın, şöyle devam etti:
“Sözleşme din, gelenek, aile, cinsiyet gibi pek çok konuda marjinal görüşlerin etkisinde kaleme alınmış ve alternatif görüşleri baskılamak için kullanılmıştır. Sözleşmenin parametrelerinden olan toplumsal cinsiyet ve cinsel yönelim gibi kavramlar kültürel altyapıya saldırı suretinde empoze edilmiştir. Sözleşme, ülkelerin milli iradesine saygısız bir şekilde tam anlamıyla bir dayatma metni olarak kaleme alınmıştır. Yanı sıra Türkiye açısından, şiddetin önlenmesi konusunda hem yetersiz olması hem de toplumsal desteğe sahip olmaması nedeniyle etkisiz kalmıştır. Bu nedenlerle İstanbul Sözleşmesi’nin Türkiye bakımından feshedilmesi isabetli bir adım olmuştur.”
Aydın, en çok aileyi, çocuğu ve kadını tehdit eden, gittikçe sıradanlaşan ve sıradanlaştığı ölçüde toplumu kuşatan şiddete karşı topyekun mücadeleye ihtiyaç duyulduğunu belirtti.
Bu konuda çalışmalar yaparken, diğer ülkelerin şiddetle mücadelesindeki tecrübelerinden istifade edilmesi ancak seçici davranılması gerektiğini vurgulayan Aydın, bu süreçte köklü medeniyet değerleri ile derinlikli müktesebatın rehberliğinin farkında olunması gerektiğine işaret etti.
Aydın, şunları kaydetti:
“Şiddet olgusunun sağlıklı tartışılmasının önündeki en büyük engel, kadına karşı şiddetle mücadeleyi İstanbul Sözleşmesi’ne indirgeyen ideolojik yaklaşımdı. Bu yaklaşımın ‘dokundurtmayız’ dediği sözleşme ortadan kalktığına göre, artık meseleyi çok daha geniş boyutlu, çok daha aklıselim şekilde ele almanın, sağlıklı bir tartışma zemini üretmenin vakti gelmiştir. Bütün bunları dikkate alarak diyoruz ki İstanbul Sözleşmesi’nin tahrif ettiği mevzuatın ve tahrip ettiği değerlerin tamiri ile şiddeti kökten önleyecek düzenlemeler ve programların başlatılması için bir kamusal müzakere sürecinin tam zamanıdır.”