İSTANBUL
Polis Akademisi Başkanlığı bünyesinde faaliyet gösteren Uluslararası Terörizm ve Güvenlik Araştırmaları Merkezince (UTGAM) hazırlanan, “PKK’nın Bölgesel Terör Franchise’ı” raporunun sonuçları, Hilton İstanbul Bomonti Hotel’de düzenlenen basın toplantısıyla açıklandı.
Raporun içeriği hakkında bilgi veren UTGAM Direktörü Yrd. Doç. Ömer Arslan, raporu terör örgütü PKK’nın son dönemdeki stratejisi ortaya koymak için hazırladıklarını söyledi.
Konunun son dönemde özellikle Suriye’deki YPG, PYD varlığından dolayı gündeme geldiğini anımsatan Arslan, Batı’da bu örgütlerin PKK’dan bağımsızmış gibi verilmesinin de raporu yazma nedenlerinden olduğunu dile getirdi.
“PYD, YPG ile PKK arasında ciddi geçişkenlik var”
PKK’nın coğrafya ve Batı’daki taraftarlarından güç aldığını aktaran Arslan, şöyle devam etti:
“2004’ten itibaren PJAK, Irak’ın kuzeyinde bir yapılanmayla giderek, bölgede farklı kollar oluşturdu. Bu kolların, PKK’nın merkezi yani KCK ile arasında bir ayrım yok. Bu kolları bir otonomi veriyor yani PYD Suriye’nin, PJAK İran’ın şartlarına göre konumlanıyor. Bu, PKK’dan bağımsız olmuyor. Bugün bakınca, PYD, YPG ile PKK arasında hem militanlar hem de yönetim arasında ciddi geçişkenlik var. Bu kollar örgüte ciddi güç sağlıyor. Mesela TAK örgütüyle sivillere saldırıda bulunuyor. Bunu uluslararası camiada açıklamak zor olduğu için bu kolları o an reddedebiliyor. PYD de aynı şekilde. Batı medyasına konuştukları zaman, ‘Biz PKK değiliz’ diyorlar. Ancak arka planında PKK var. Aynı El Kaide’de olduğu gibi.”
Arslan, Batı medyasında, El Kaide’nin Suriye ve Yemen’de isimleri ayrı kolları olduğunun söylendiğini belirterek, bu örgütlerin görünürde El Kaide olmadığını ancak arka planda öyle olduklarını ifade etti.
“DHKP/C ve MLKP, PKK’nın çatısı altına girip eğitim aldı”
PKK’nın da bölgede böyle bir yapılanmaya gittiğinin altını çizen Arslan, “Militanlar arasında geçişkenlik görüyorsun. PYD militanları, bugün YPG, yarın PJAK, PKK olduğunu söyleyebiliyor. PKK artık bir çatı, şemsiye örgüt haline geldi. Bu çatının altında da çok farklı alt örgütlere yer verebiliyor ve bu örgütlerle büyüyor. PKK şemsiye altındaki örgütler, sadece TAK, PYD, YPG örgütleri değil, DHKP/C ve MLKP de özellikle Kobani’de yaratılan o büyük sesten, uluslararası medyanın da katkısıyla, normalde PKK ile çok sorunsuz bir ilişkileri olmamasına rağmen, ciddi anlamda Rojava’ya gidip eğitimler almaya başladılar ve kendilerini adeta bir kolu olarak PKK şemsiyesinin altına girdiler. Bunun birçok görüntüsü ve bilgileri var alınan eğitimlerle ilgili. Birçok militanı da şu anda Rojava’da devrime katıldı.” diye konuştu.
“Avrupa’nın güvenliğine tehdit olma ihtimalleri var”
Ömer Aslan, DHKP/C’nin böyle yaparak, kendi tabanını arttırma ve eğitme imkanı bulduğuna dikkati çekerek, şunları kaydetti:
“Bekaa Vadisi 1980’lerde uluslararası farklı örgütlerin bir araya geldiği ve eğitim aldığı bir yerdi. Bugün ise Kandil’i de geçerek, Rojava yani Suriye’nin kuzeyi artık, irili ufaklı farklı uluslararası terör örgütlerinin bir araya gelip, birbirlerini tanıdıkları, taktikleri, stratejileri birbirlerinden öğrendikleri bir yer haline geldi. Birçok Batılı anarşist, sosyalist, komünist ve devrimcileri, adeta Rojava’ya aktılar. Bunları da yabancı savaşçı olarak saymak gerekiyor. Bunlar dönüşte ne olacak? Batı’nın görmediği bu. Son gelen bilgilere göre, Suriye’nin kuzeyinde bir uluslararası anarşist taburu kuruldu. Bunlar her zaman burada kalmayacaklar, geri dönecekler Avrupa’ya, Amerika’ya. Döndükleri zaman bir anda normal hayata geri dönmeyecekler. Ciddi anlamda ağlar kuruluyor, bilgiler kazanılıyor, terör saldırılarıyla alakalı silahlar tanınıyor. Bunlar döndüğü zaman ciddi anlamda Avrupa’nın güvenliğine tehdit olma ihtimalleri var.”
Muhabir: Halil İbrahim Başer,Hikmet Faruk Başer