Yunanistan-Mısır deniz yetki alanları sınırlandırma anlaşması sonrası Oruç Reis’in ilan edilen araştırma sahasına gitmesi ve öngörülen sismik araştırmayı yapmasıyla başlayan gerilimde Türkiye’nin hem askeri hem diplomatik avantajlara sahip olduğunu belirten uzmanlar, Yunanistan’ın tezlerine rağmen ne ABD’nin ne de Avrupa Birliği’nin (AB) Türkiye’ye karşı topyekun bir tavır takınmasının mümkün olduğunu belirtti.
Uzmanlar, Türkiye’nin Libya ile imzaladığı deniz yetki sınırlandırma mutabakatı kapsamında Rodos ile Meis adası arasını kapsayan bölgede yeni bir Navtex ilan etmesi ve bu kapsamda Oruç Reis Araştırma Gemisi, Ataman Tedarik Gemisi ve Cengizhan Taşıma gemisinin bölgede görev yapacağını açıklamasının ardından başlayan Türkiye-Yunanistan gerilimini AA muhabirine değerlendirdi.
ODTÜ Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hüseyin Bağcı, Türkiye ile Yunanistan arasındaki gerginliğin genel anlamda yapay olduğunu, iki ülke arasında askeri bir çatışmanın söz konusu olmayacağını söyledi.
Türkiye ile Yunanistan arasında yaşanan gerilimde asıl sorunun karşısında Suudi Arabistan, Mısır, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Fransa, İngiltere ve Güney Kıbrıs Rum kesiminin oluşturduğu büyük bloktan kaynaklandığına dikkati çeken Prof. Dr. Bağcı, Türkiye’nin bu bloka karşı ne yapabileceği sorusunun önemli olduğunu ifade etti.
Prof. Dr. Bağcı, “Türkiye’nin çıkarlarını yeniden tanımlama sürecine girmesi gerekiyor; bugüne kadar Libya’dan Doğu Akdeniz’deki münhasır ekonomik bölgeye kadar ne hedefleniyordu, nereye gelindi, bundan sonra nereye gidilebilir?” ifadesini kullandı.
Bağcı, Türkiye’nin çatışmadan kaçınan akılcı bir diplomasi yürütmesi gerektiğine ancak bunun askeri gücünü göstermeyeceği anlamına gelmediğine işaret ederek, “Türkiye, ‘sahada askeri gücüm var, buradayım ama diplomasiden de kaçmıyorum. Diploması yoluyla bu sorunu çözmeye hazırım.’ mesajı veriyor ve vermeye devam etmeli.” değerlendirmesinde bulundu.
Akdeniz’deki uzun kıyı şeridiyle bölgede en fazla söz sahibi olması gereken ülke konumunda bulunmasına rağmen Türkiye’nin Akdeniz’de yalnız bırakıldığını dile getiren Bağcı, “Şu unutulmamalı, Akdeniz’de ağustos ayı çok sıcak olur ama denizin dalgaları serin olur.” dedi.
“AB’nin Türkiye’ye karşı topyekun bir tavır takınması çok zor”
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın bölgedeki sismik araştırma faaliyetlerini sürdüren Oruç Reis gemisinin çalışmalarının Almanya Başbakanı Angela Merkel’in ricası üzerine iyi niyet nişanesi olarak bir süreliğine ertelendiğine dair sözlerini hatırlatan Bağcı, Avrupa Birliği (AB) dönem başkanı Almanya’nın Türkiye-Yunanistan gerilimindeki tutumunun önemli olduğunu vurguladı.
Bağcı, Avrupa ekonomisinin 3’te 1’ini temsil eden Almanya’nın dönem başkanlığıyla politik inisiyatif de almaya başladığını, Merkel’in iki ülke arasındaki gerginliği azaltmak için ciddi çaba gösterdiğini ifade ederek, “Oruç Reis gemisini limana çektirmek çok kolay iş değildi. Ayrıca bu ‘Türkiye geri adım attı’ anlamına da gelmiyor. Bu, ‘diplomasiye açığım’ mesajıdır.” diye konuştu.
Türkiye’nin Avrupa ile ekonomi, savunma sanayi, turizm ve dış politika konusunda ciddi kurumsal ilişkilerinin bulunduğunu anımsatan Bağcı, “Türkiye-Yunanistan geriliminde AB’nin Türkiye’ye karşı topyekûn bir tavır takınması çok zor. Özellikle Merkel’in AB başkanı olduğu bu dönemde hiç olmaz. Merkel, iki taraf arasındaki görüşmeleri yürüttü ve tansiyonu düşürdü.” değerlendirmesinde bulundu.
“Uluslararası mahkemelerde Türkiye aleyhine bir sonuç çıkmaz”
İstanbul Kültür Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Hasan Köni ise Yunanistan ve Mısır’ın imzaladığı deniz yetki alanlarının sınırlandırılması anlaşması sonrası Türkiye ile Yunanistan arasında başlayan gerilimin direkt bir çatışmaya dönüşmeyeceğini ABD, İsrail, Rusya ve İtalya’nın iki ülke arasında başlayacak olası bir sıcak çatışmaya engel olabileceğini dile getirdi.
İki ülke arasındaki anlaşmazlığın uluslararası mahkemelere yani Deniz Hukuku Mahkemesi veya Uluslararası Adalet Divanına taşınması durumunda Türkiye’nin avantajlı çıkacağını aktaran Prof. Dr. Köni, şunları kaydetti:
“Yunanistan’ın kıta sahanlığı ilan etmesinin herhangi bir hukuki karşılığı yoktur. Zira kıta sahanlığı ana kara için uygulanır, adalar için kıta sahanlığı uygulaması olamaz. 10 kilometrekarelik alan için 40 bin kilometrekarelik alan kıta sahanlığı ilan edilmez. Ben uluslararası mahkemelerde Türkiye aleyhine bir sonuç çıkacağını düşünmüyorum.”
Köni, Türkiye’nin ABD için Rusya ve Çin’e karşı çok önemli bir ülke olduğuna işaret ederek, “Çin, bu coğrafyaya doğru gelmek istiyor. ABD ise Çin’in bu hareketini durdurmak istiyor. ABD, Çin’i nerede durduracak? Türkiye üzerinden. Türkiye, Karadeniz, Akdeniz ve Hazar denizini tutuyor. Türkiye bu 3 denizi tuttuğu an Çin hiçbir yere kımıldayamaz. Dolayısıyla sahada ve masada Türkiye kaybeden taraf olmaz.” ifadesini kullandı.