Vakıflar Genel Müdürü Burhan Ersoy, Taksim Gezi Parkı’nın mülkiyetinin Sultan Beyazıt Hanı Veli Hazretleri Vakfına devredilmesiyle ilgili, “Bu bir mazbut vakıftır. Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından yönetilmektedir. 1505’li yıllarda kurulmuştur, 600 yıllık bir vakıftır.” bilgisini verdi.
Ersoy, Vakıflar Genel Müdürlüğünde düzenlediği basın toplantısında, 2008’de çıkan yasa ile Türkiye genelinde vakıflara geçen eser yapı ve arazilerle ilgili açıklamalarda bulundu.
Vakıflar Genel Müdürlüğünün Cumhuriyet öncesinde kurulan, bugün yöneticileri hayatta olmayan 59 bin mazbut vakfı temsil ettiğini belirten Ersoy, bu vakıfların bugün yaşatılmasını sağlayarak kurucuları tarafından belirlenen hayır amaçlarına uygun hizmetler verildiğini kaydetti.
Ersoy, Vakıflar Genel Müdürlüğünün mazbut vakıflara ait binlerce eserin gelecek kuşaklara intikal ettirebilmesi, hayır amaçlarının gerçekleştirilmesi, akarlarının etkin şekilde değerlendirilmesi için çalıştığını vurguladı. Burhan Ersoy, şunları kaydetti:
“Kamuoyunda günlerdir adı geçen Sultan Beyazıt Hanı Veli Vakfı mazbut vakıflarımızdan olup, yöneticisi ve mütevellisi hayatta olmayan ve varisi Vakıflar Genel Müdürlüğü olan vakıflarımızdandır. Bu vakfımızın Hicri takvim yılı olarak 911, Miladi takvim yılı olarak da 1505 tarihli vakfiyesinde yani Osmanlı Vakıf Senedinde İstanbul ili Beyoğlu ilçesi Gümüşsuyu Mahallesi’nde bulunan 751 ada 1, 2, 3 ve 4 parselleri, Sultan Beyazıt Hanı Veli Hazretleri Vakfında yer almaktadır. Vakıflar Genel Müdürlüğü kuruluş amacı ve görevini yerine getirerek yönetim ve temsilini yaptığı mazbut vakıfların haklarını korumaktadır. Mazbut vakıfların yanı sıra mülhak, cemaat ve yeni vakıfların da rehberlik boyutunda sorumlu bulunmaktadır. 2008 yılında yürürlüğe giren 5737 sayılı Vakıflar Kanunu 30. maddesinde açıkça ‘Vakıf yoluyla meydana gelip de her ne suretle olursa olsun hazine, belediye, özel idareler köy ve tüzel kişiliğin mülkiyetine geçmiş vakıf kültür varlıkları mazbut vakfına devre olunur.’ hükmü yer almaktadır. Bu hüküm gereği ‘Gezi Parkı’ olarak anılan Taksim’deki alanın tescili İstanbul Büyükşehir Belediyesinden sahibi bulunan Sultan Beyazıt Hanı Veli Hazretleri Vakfına tescili yapılmıştır.”
“Selimiye Kışlası, Adile Sultan Sarayı, Pera Palas Oteli de tescil edildi”
Vakıflar Kanunu kapsamında 2008’den bu yana kadar kendilerine geçen taşınmaz mülkiyetlerine ilişkin örnekler veren Ersoy, 13 yılda Selimiye Kışlası, Beykoz Kışlası, Adile Sultan Sarayı, Pera Palas Oteli, Vefa Lisesi, Şişli Etfal Hastanesi, Sait Halim Paşa Yalısı, Beyoğlu Anadolu Lisesi gibi İstanbul’da ve Türkiye genelinde 1014 taşınmazın Vakıflar Genel Müdürlüğüne tescil edildiğini anlattı.
Ersoy, “Konunun siyasi veya ideolojik yönü yok. Genel Müdürlük olarak görevlerimizden birisi, kendisine emanet edilen vakıf mallarına sahip çıkmak, vakıf kurucularının bizlere emanet ettiği, her bir şaheserin eserlerini koruyup ihya etmek ve bu köklü mirası, gelecek nesillere aktarmaktır. Vakıf, insanlığın varoluşundan bu yana yardımlaşma dayanışma ve davranışın kurumsallaşmış halidir. Özellikle İslam anlayışı ile şekillenen ve tüm dünya medeniyetlerine ışık tutan bir düşünce ve davranış biçimidir. Vakıf karşılıksız vermektir.” dedi.
Soruları yanıtladı
Konuşmasının ardından basın mensuplarının sorularını yanıtlayan Ersoy, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun söz konusu parkın mülkiyetini geri almak için dava açacağının hatırlatılması üzerine, şöyle konuştu:
“59 bin mazbut vakfı yönetiyoruz. Bunlardan bir tanesi de Sultan Beyazıt Hanı Veli Hazretleri Vakfı. Bu vakfın mülkiyetinde olduğu, gerek Osmanlı kayıtlarında gerekse Osmanlı Vakıf Sistemi içerisinde bütün kayıtları var, ‘yok diye’ bir şey yok. Fakat arkadaşların siyasi hareket ettiklerini bildiğim için ben bir bürokratım, onlara gereken cevabı siyasiler verecektir. Bu bir mazbut vakıftır. Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından yönetilmektedir. 1505’li yıllarda kurulmuştur, 600 yıllık bir vakıftır. Söz konusu yer, burası Beyazıt Hanı Veli’nin arsası. 3. Selim tarafından kiralanmış. Üzerine kışla ve talimhane yapılmış. Mihrişah Valide Sultan bir cami yaptırmış. Bir de çeşme yapılmış.”
Ersoy, toplantıda eski fotoğraflar ve gravürlerden örnekleri de göstererek, söz konusu yere ait kültür varlığının olmadığının söylendiğini ama belgelerin tarihi yapıların varlığına işaret ettiğini belirtti.
Ersoy, Vakıflar Kanunu’nun 2008’de çıktığını, 2012’den itibaren komisyon ile 1041 tane taşınmazı kamu kurumlarından, belediyelerden ve diğer üçüncü şahıslar hariç kamuya ait yerlerden aldıklarını, bunların içerisinde en fazla taşınmaz alınan yerin İstanbul Büyükşehir Belediyesi olduğunu aktardı.
Ayrıca 15 Ağustos 2020’de Galata Kulesi’nde yaptığı basın açıklamasında, Taksim ve Bereketzade Mahallesi yani Galata’nın bulunduğu mücavir alanda vakıf eserlerine yönelik çalışmaların devam ettiğini, en kısa zamanda bunların kayıtlarını tamamladıktan sonra Tapu Kadastro Genel Müdürlüğüne müracaat ederek vakıfların tapu tescilini yaptıracaklarına yönelik sözlerini hatırlatan Ersoy, bu çalışmaların devam ettiğini bildirdi.
Ersoy, “Burası Sultan Beyazıt Hanı Veli Vakfına ait bir yer. Buradaki eserler, mukataa dediğimiz kiralamayla yapılan şeyler. Kiralandıktan sonra üzerine bu eserler yapılıyor. Biz demiyoruz ki bunu II. Beyazıt yaptı. Ama mülkiyet Beyazıt-ı Veli Hazretlerine ait. Kiralamayı 3. Selim yaptı.” bilgisini verdi.
Soyu tarafından yönetilirken yöneticisi kalmayan vakıfların 10 yıl içerisinde mazbutaya alındığını ifade eden Ersoy, Sultan Beyazıt Hanı Vakfının da mazbutaya alındığını, başında da Vakıflar Genel Müdürü ile 15 meclis üyesinin olduğunu söyledi.
“Müktesebatı olmayan insanların açıklamalarını kale almıyoruz”
Burhan Ersoy, Vakıflar Genel Müdürlüğü bünyesinde Vakıflar Meclisi olduğunu, Meclisin, Genel Müdürlüğün akar ve hayratları ile ilgili bütün yapılacak çalışmalara karar verdiğini, 10 atanmış, 3 seçilmiş, 2 de cemaat ve mülhak vakıf temsilcisinden oluştuğunu kaydetti. Ersoy, sözlerini şöyle sürdürdü:
“27 Şubat 2008 yılında vakıflarla ilgili kanuni düzenleme, Resmi Gazete yayınlandığında, o zamanki muhalefet partileri bunu Anayasa Mahkemesine götürdüler. Götürdüklerinde tek bir madde iptal edildi. O da ‘Teftiş Kurulu Başkanını Genel Müdür mü atasın, Bakan mı atasın yoksa üçlü kararnameyle mi atansın?’ 30 maddeyi götürmediler Anayasa Mahkemesine. 30 maddeye dayanarak tartışıyoruz bugün. Vakıflar Genel Müdürlüğü olarak bizim yönettiğimiz yaklaşık 5 bin 307 yeni vakıf var. Bunların da sadece biz rehberliğini yapıyoruz yani teftişlerini yapıp, denetimlerini yapıp, onların vakıf mevzuatına uygun çalışıp çalışmadığını denetliyoruz. Biz yeni vakıflara da müdahil değiliz, mülhak vakıflara da müdahil değiliz. Sadece yaptığımız şey, mazbut vakıfların bize emanet edilen 59 bin vakfın taşınmazlarını, hangi oranda akarlarını artırır, nasıl faydalı olabiliriz düşüncesiyle hareket ediyoruz.
Türkiye’nin köklü kurumlarından olan Vakıflar Genel Müdürlüğümüz, türlü mesnetsiz ithamlarla karşı karşıya bırakma çabalarına rağmen, bu çalışmalarımızı devam ettireceğiz ve bu yapılan çalışmaları da esefle kınıyorum. Yapılan şeylerle ilgili halkımızı doğru bilgilendirme noktasında da ben sorumluluğumuzun idraki içerisindeyim, müdriki içerisindeyim ve bu kurumu da kimseye ezdirmek düşüncesinde değilim. Kurumu savunmak durumundayım. Yapılan her konuda dikkatli hareket ediyoruz, günlük cevaplar vermiyoruz. Ayrıca deruni ahlak ilkesine uyuyoruz. Müktesebatı olmayan insanların açıklamalarını da kale almıyoruz, bunu da kamuoyu ile paylaşmak istiyorum.”