ANKARA
Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) üyesi olduğunu, etkin pişmanlık hükümlerinden faydalanmak istediğini belirterek Ankara Emniyet Müdürlüğüne teslim olan, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Yaşar Güler’in koruma subayı yüzbaşı Burak Akın, ifadesinde, örgüt hakkında bildiklerimi anlatmak istediğini belirtti.
Akın, “Geçmişte bu yapılanma içerisinde yer aldığım için pişmanım, örgütün gerçek yüzünü görmemiştim. Geçmişte yaşadıklarım ile 15 Temmuz hain darbe girişiminde yaşadıklarım beni sürekli rahatsız ediyordu. 15 Temmuz, ülkemize en büyük ihanetin yapıldığı geceydi. Uzun zamandır ifade vermek istiyordum ancak cesaret edemiyordum.” beyanını verdi.
Akın, 1996’da Adana’da gittiği Işık Dershanesi aracılığıyla kendisine ulaşan Ali adlı kişinin, derslerinde yardımcı olabileceğini söyleyerek, kaldığı üniversite evine davet ettiğini söyledi.
“Bu yapılanmayla bu şekilde tanışmış oldum. O dönem daha 13 yaşında, derslerinde başarılı bir öğrenciydim.” diyen Akın, Ali adlı kişinin evinde tanıştığı M.Ç. ve aynı evde kalan üniversite öğrencilerinin kendisiyle bazı başka öğrencileri sınavlara hazırladığını aktardı.
Akın, 1996-1997’de yaklaşık bir buçuk yıl cemaat evine gittiğinde, M.Ç’nin ailesinin güvenini kazanmak için anne ve babasıyla görüşmeye birkaç kez evlerine geldiğini bildirerek, şu bilgileri verdi:
“Fen lisesi sınavlarına hazırlamak için ders çalıştırmanın yanında dini bilgiler öğrenmemiz ve uygulamamız için bizi yönlendirdiler. Birlikte namaz kılma, Risale-i Nur külliyatını okuma, Fetullah Gülen’in kitaplarını okuma ve kasetlerini dinleme şeklinde faaliyetler yapılırdı. Ben bu dönemlerde 13-14 yaşlarındaydım.
1997’de M.Ç. askeri liseye gitmek isteyip istemediğimi sordu. İlkokuldan beri asker olmak istediğimi bu şahsa söylemiştim. Fen lisesi ve askeri lise sınavlarına hazırlandığımız cemaat evinde, askeri lise sınavlarının mülakatlarında nelere dikkat edilmesi gerektiği hususunda M.Ç. ve evde kalan diğer şahıslar bizi yönlendiriyordu. NATO’nun açılımı, Atatürkçülük, Atatürk ilke ve inkılaplarına önem vermemiz, ‘Eşiniz mayo giymek isterse giydirir misiniz?’ şeklindeki sorulara hazırlıklı olmamızı isterlerdi. Ayrıca beden sınavı için de sonradan anladığım kadarıyla koşu ve basketbol gibi faaliyetler ile bizi hazırladılar. Hatta bir gün eve gelen, doktor olup olmadığını bilmediğim şahıs, stetoskop ile ciğerlerimiz ve sırtlarımızı dinleyerek, yüzeysel muayene yaptı.”
Akın, Kuleli Askeri Lisesini kazandığını, sağlık raporu ve kayıt işlemlerinde yalnızca babasının yardım ettiğini belirterek, okulu kazanmasının ardından, kendisiyle ilgilenen şahısların referans bulmak üzere birileriyle görüşüp görüşmediklerini bilmediğini kaydetti.
“Ailene bizle görüşmeye devam ettiğini söyleme”
Ailesinin, bu kişilerin fen lisesi için kendisine ders çalıştırdıklarını bildiğini ifade eden Akın, ancak askeri liseyi kazanmasının ardından M.Ç’nin, “Ailene bizle görüşmeye devam ettiğini söyleme. Hatta onlarla bağımı kopardım de.” şeklinde sözler söylemesini istediğini anlattı.
Hazırlık sınıfında okurken, 2012’de MİT tırları davası nedeniyle ihraç edildiğini duyduğu Ö.K’nin açıktan abdest aldığını gördüğünü bildirerek, “Ona, sen de mi bizdensin diye sorduğumda, soruma anlam ya da cevap verememişti. Bu olayı o zaman benden sorumlu abi olan M.Ç’ye anlattığımda bana çok kızmıştı ve ‘Sen orada yalnız olduğunu, tek olduğunu düşünerek hareket edeceksin.’ demişti.” bilgisini verdi.
Burak Akın, 2000 yılına kadar M.Ç’nin kendisinden sorumlu olduğunu, sonrasında ise kendisini H.Ç’ye devrettiğini ifade etti.
Kod adı “Cenk”
Akın, askeri lisede hazırlık okurken kendisine kod adı kullanmak gerektiğinin söylendiğini bildirerek, FETÖ içinde “Cenk” kod adını kullandığını kaydetti.
Kuleli Askeri Lisesi ve Kara Harp Okulunda eğitim gördüğü dönemde, FETÖ mensuplarıyla parklar veya kalabalık yerlerde görüştüğünü dile getiren Akın, “Belirtilen saatlerde göz teması sağlayarak benimle ilgilenen şahsı takip ediyor, onun bizi götürdüğü eve gidiyorduk. Hafta sonu dışarı çıkışlarımız üniformalı olduğu için Üsküdar ve Kadıköy’de esnaf lokantalarında sivil kıyafetlerimizi giydikten sonra buluşma yerlerine gidiyorduk.” dedi.
Akın, 2000’de askeri lisenin son sınıfındayken yapıdan ayrılmak istediğini ve 3-4 ay buluşma yerlerine gitmediğini ifade ederek, şu bilgileri verdi:
“Kadıköy’de belediye otobüsüne binecekken M.Ç. bir anda yanıma gelerek bana saati sordu. Benimle görüşmek istediğini anladım. O sırada yanımda yapılanma içinde bulunmayan arkadaşlarım olduğu için onlardan ayrıldım. M.Ç’yi takip ettim. Kalabalık olmayan bir yerde onunla konuşmaya başladık. Bana neden H.Ç. ile görüşmediğimi sordu. Bu şekilde görüşmelere katılmak istemediğimi söyledim. Fakat fen lisesi ve askeri lise sınavlarına hazırlandığım dönemde hiç para almadan ders çalıştırarak yardımcı oldukları için onlara duyduğum minnet duygusu nedeniyle tekrar H.Ç. ile görüşmeye başladım.
Mezun olduktan sonra İstanbul’da Tuzla Piyade Okulunda okurken Ahmet ve Hakan kod adlarıyla bildiğim şahıslara devredildim. Bu şahıslar, Serdar Tekin’le (FETÖ’den ihraç edilen yüzbaşı) bir eve çıkmamızı istedi. Bizimle ilgilendiler. Tekin ile Kartal’da bekar evi tuttuk. Ahmet ve Hakan ile 2005 ve 2006’da bu evde görüştük. Bu şahıslar evimize gelip dini sohbetler yapıyor, namaz kılıyorduk. Evimizde kitap bulunmazdı. Teröristbaşı Fetullah Gülen’in kitaplarını yanında getirir ve bize okurlardı. Ayrıca bilgisayar getirip videolarını izletirlerdi.”
“Allah’ın şefkat tokadını yersin”
Akın, 2006’da kendi isteğiyle ÖKK’ya başvurduğunu ve başvurusunun kabul edildiğini, bu konuyu paylaştığı Ahmet ve Hakan’ın “Neden bizimle istişare etmedin?” diye tepki gösterdiğini söyledi.
Daha sonra Ankara’ya geldiğini aktaran Burak Akın, şunları kaydetti:
“Burada Sadık (kod adı) ile tanıştırıldım. Ben, Serdar Tekin ve daha sonra bize eklenen Fuat Söylemez ile 2006 ile 2009 arasında bu kişi ilgilendi. Sadık, İspanya’ya gideceğini söyleyerek Kerem kod adlı E.D. isimli örgüt mensubuna beni devretti. Sadık’ın benimle ilgilendiği dönemde Etlik’teki bir eve gidiyordum. 2009 ile 2014 yıllarında benden E.D. sorumlu oldu. Görüşmek için Siteler’de ailesinin evine, evlendikten sonra da Şehit Osman Avcı Mahallesi’ndeki eve gidiyordum. Kerem ile buluşmaya Serdar Tekin ile gidiyorduk. Eve, bazen birlikte bazen ayrı ayrı giderdik. Bu dönemde Kerem’in üstü konumunda olduğunu düşündüğüm İhsan (kod adı) ve Hami (kod adı) ile tanıştım. Bu kişiler arada görüşmelere gelip bize dini sohbetler yapıyorlardı. Bu kişilerin örgüt içindeki tam konumunu bilmiyorum. Özellikle Hami, işle ilgili bana sorular sorup, iş yerinde sorun yaşayıp yaşamadığımı öğrenmek istiyordu. Amir veya üst pozisyonunda olan diğer tim komutanlarının bazılarının isimlerini sayarak beni şaşırtırdı.
2010’da Fuat ve Serdar, Dikmen’de bekar evine çıktılar. Ben onlarla aynı evde kalmadım. Bu yapıya mensup olmayan bir devre arkadaşımla Cevizlidere’de ev tutmuştum. Bu dönemde örgütle görüşmeyi sonlandırmayı düşündüm. Bu kararı belli bir süre uyguladım, görüşmelere katılmadım. Ancak 2011’de devre arkadaşım Fuat Söylemez, anne ve babasının geldiğini söyleyerek beni Dikmen’deki evlerine çağırdı. Onları görmek için eve gittim. Eve gittiğimde Söylemez’in anne ve babası evdeydi. Biraz konuştuktan sonra Söylemez beni başka bir odaya çağırdı. Odada Hami vardı. Bana neden görüşmelere gitmediğimi sordu. Görüşmelere gelmek istemediğimi söyledim. Bana ‘Allah’ın şefkat tokadını yersin.’ şeklinde imalı tehditlerde bulundu. Bunun üzerine korktum. Mesleki olarak sıkıntılar yaşayacağımı düşünerek tekrar Ekrem ile görüşmelere devam ettim.”
“Eşimin Arap Alevisi olduğunu söyledi”
Örgüt içi katalog evlilik yapmadığını anlatan ve eşiyle tanışmasına ilişkin bilgi veren Akın, eşiyle tanıştığı yıldan itibaren, örgüt mensuplarının, “Evlenmek istediğin bu kişiden emin misin? Bu dünyadan biriyle evlenirsen ahiret dünyasını kaybedersin.” şeklinde kendisine telkinde bulunduğunu anlattı.
Akın, “Evleneceğim yıl Ekrem, eşimin Arap Alevisi olduğunu bana söyledi. 5-6 yıldır tanışmamıza rağmen bunu ben bile bilmiyordum. Bu konunun benim için bir anlam ifade etmediğini, eşimle iyi anlaştığımı söylememe rağmen onlar beni eşimden soğutmak için telkinlerde bulundular.” dedi.
“Ankesörlü telefonda personel hakkında bilgi veririrdim”
Akın, Kerem’in 2014’te kendisini M.K. adlı bir bir uzman yardımcısına devrettiğini, bu kişiyle ayda bir görüştüklerini, 2015 ve 2016’da S.S’nin kendisiyle ilgilendiğini, bu süreçte örgüt mensuplarının kendisine kontörlü telefon üzerinden ulaştığını söyledi.
Burak Akın, “Anlattığım kişilerin tamamı görüşmeler sırasında bana işle ilgili sorular sorarlardı. Özellikle personelin müspet ve menfi hareketleri hakkında bilgi almak isterlerdi. Ben şahsı nasıl tanıdıysam o şekilde onlara bilgi verirdim.” diye konuştu.
FETÖ mensuplarının oruç tutmamak, ima ile ibadet ve gerektiğinde içki içmek gibi tedbir amaçlı bazı kurallar koyduğunu, 17-25 Aralık sürecinden sonra da AK Parti dışındaki en güçlü partiye oy verilmesi yönünde telkinlerde bulunulduğunu söyleyen Akın, darbe girişiminin ardından gözaltına alınıp serbest bırakılan Abdülkadir Koçyiğit ile görüştüklerini anlattı.
Akın, “Bana, ‘Seninle tekrar görüşmek istiyorlar. Benim sağlayacağım temasla görüşebilirsin.’ dedi. Darbe girişiminin FETÖ tarafından yapıldığını, bu yapıdaki insanlarla görüşmek istemediğimi söyledim. En son Aralık 2017’de Bahçelievler’de görüştük. Bu yapının içindeki kişilerle görüştüğünü söyledi. Bu yapıdan uzak durması yönünde onu uyardım. İş yerinde kod adımı dahi öğrendiklerini belirterek muhtemelen gözaltına alınacağımı anlattım. ‘Mart ayı gibi çocuğun olacakmış. Ben onu dahi görmeye gelemeyebilirim.’ dedim. Bunun üzerine tedirgin oldu. ‘Tamam görüşmeyelim.’ dedi ve ayrıldık.” diye konuştu.
Darbe girişimi sırasında dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral Salih Zeki Çolak’ın derdest edilmesini engellemeye çalışırken darbecilerce bacaklarından vurulduğunu anımsatan Akın, GATA’da tedavisi devam ederken, isteği üzerine 21 Temmuz 2016’da görevine başladığını ifade etti.
Akın, Ağustos 2017’ye kadar Kara Kuvvetleri Komutanlığında koruma müdürlüğüne devam ettiğini, komutanın değişmesiyle Ağustos 2017’den itibaren Orgeneral Güler’in koruma müdür yardımcılığını yaptığını belirtti.
Darbe girişiminden sonra Kara Kuvvetleri Koruma Müdürü Gökhan Erdim’in, FETÖ üyesi olduğuna dair imalarda bulunduğunu aktaran Akın, Erdim’in kendisi hakkında “FETÖ’cü olabilir.” dediğini duyduğunu bildirdi.
Erdim’in, bir süre önce kendisine “Acıbucu” olan soyadını neden değiştirdiğini sorduğunu, buna “soyadının anlamı olmadığı ve komik olduğu için değiştirdiği” yanıtı verdiğini aktaran Akın, “soyadını, tabur komutanının da tavsiyesiyle ve mahkeme kararıyla Irak’ta kullandığı resmi kod adı olan ‘Akın’ olarak değiştirdiğini” anlattı.
“Örgütten olduğumu bildiğini değerlendirdim”
Akın, “Kendisine (Erdim’e) ‘Siz kod isim nedir bilmezsiniz. Irak’ta kullanırız.’ dedim. Kendisi de ‘Gece eğlencelerinde Berk ya da Cenk ismini kullanırım.’ dedi. Örgütteki kod ismim ‘Cenk’ olduğu için tedirgin oldum.” ifadesini verdi.
Burak Akın, Ağustos 2017’deki YAŞ kararları açıklandığında Orgeneral Salih Zeki Çolak’ın kendisini makamına çağırdığını, burada Kara Kuvvetleri Komutanlığına getirilen Orgeneral Yaşar Güler ile konuştuğunu ve kendisine “Koruma ekibi olarak görevinize devam edeceksin. Gökhan Erdim yüzbaşı ile birlikte dönüşümlü çalışırsınız.” dediğini anlattı.
Güler’in göreve başladığı ilk hafta emir subayı olan Albay Arif Akboğa’nın kendisine yönelik, “Burak, iki sene boyunca koruma müdürlüğü yaptın. Şimdi Gökhan geldi. Senden kıdemli. Bir senedir de benim yanımda koruma müdürlüğü yapıyor. Senden kıdemli olduğu için doğal olarak koruma müdürlüğü yapacak. Sen de yardımcılığını yapacaksın. Bu konular seni rahatsız eder mi? Yaşar Paşa da ‘Bir sor bakalım.’ dedi.” ifadelerini kullandığını aktaran Akın, “Ben de Salih Paşa ile aramızda geçen konuşmadan bahsettim. Bana bu soruları soruyorsanız, bu sorunun Yaşar Paşa tarafından sorulduğunu kabul ederek emir komutayı zafiyete düşürmek istemem. Müsaadenizle ben görevi bırakayım. dedim.” şeklinde konuştu.
Darbe girişiminden 10 gün sonra doğan kızının sağlık problemleri bulunduğu ve düzenli tedavi görmesi gerektiği için Ankara’daki görevine devam etme kararı aldığını bildiren Akın, bu kararını Akboğa ve Erdim’e ilettiğini kaydetti.
Akın, kendisine neden önce görevi bırakmak, sonra da neden devam etmek istediğini sorduklarını bildirerek, “Yaptığım birkaç telefon görüşmesi neticesinde devam etmek istediğime karar verdiğimi söyledim. Kızımın kalp rahatsızlığı olması ve Ankara’da bir süre daha göreve devam etmek istemem de bu kararı almama neden olmuştu. O gece kesinlikle FETÖ mensubu olduğunu düşündüğüm ya da bildiğim bir kimseyle görüşmedim, irtibat kurmadım. Göreve devam etme kararımı anlattığım sebepler doğrultusunda aldım.” diye konuştu.
“Ankesör” operasyonundan tedirgin olmuş
Hakim Albay Mehmet Yüzbaşıoğlu’nun, arz için geldiğinde “Önümüzdeki hafta 700 kişilik ekibe Ankara’da ankesör operasyonu yapılacak.” dediğini duyduğunu ve ertesi gün Ankara Cumhuriyet Başsavcılığında görevli iki savcının Kuvvet Komutanını ziyarete geldiğini anlatan Akın, “Ziyaret sonunda protokol subayı Yüzbaşı Gürsel Aygar, alınacak 700 kişinin Kara Kuvvetleri personeli olduğunu söyledi. Benim de ankesörde görüşmelerim olduğu için tedirgin olmuştum.” bilgisini paylaştı.
Burak Akın, Aralık ayında, ayaküstü konuşurken Gürsel Aygar’ın “Sizi biliyorum. Gizlisiniz. Senden, Harekat Başkanlığında bir kişi daha var.” gibi sözler söylediğini anlatarak, “Elime karargahta çalışan daire başkanı seviyesinde komutanlarımızın fotoğraflı kuruluş şemasını alarak, Aygar’a, komutanım, gösterir misiniz? Ben burada eski Özel Kuvvetçi göremedim. Bunların hiçbirinde Özel Kuvvet brövesi yok dedim. Bana cevap vermeden oradan çıktı. Ben de kullanmış olduğu ‘gizli’ kelimesinden, beni kripto Fetullahçı silahlı terör örgütü üyesi olarak düşündüklerini değerlendirdim.” beyanını verdi.
“Gözaltına alınacağımı düşünerek sabaha kadar uyuyamadım”
Akın, 25 Aralık 2017 gecesi, sabah gözaltına alınacağını düşünerek, sabaha kadar uyumadığını, kendisine çanta hazırladığını ve sabah 06.30’a kadar pencere önünde memurların gözaltına almak üzere gelmesini beklediğini dile getirdi.
Yüzbaşı Aygar’ın, 26 Aralık’ta, MİT’ten olduğunu söylediği bir misafirinin öğleden sonra geldiğini bildirerek, baş başa görüşmeleri sırasında Aygar’ın “Önemli bir konuyu anlatıyor.” dediğini ifade etti.
“Bundan da benim örgüt üyesi olduğumu söylediler, diye tedirgin oldum.” diyen Akın, şunları kaydetti:
“Bana elinde bulunan not defterinden çıkardığı iki farklı not kağıdını okuttu. Bunlardan bir tanesinde tarihte yer etmiş birisinin vatana ihanet ile alakalı söylediği söz yazıyordu. Diğer not kağıdında da yine kendisinin çıkarımda bulunmuş olduğu ve yine vatana ihanetten bahseden sözler yazılıydı. Aramızda geçen bu olay Kara Kuvvetleri Komutanlığı komuta katında bulunan ve yemek odasına girişi çeken kamera kayıtlarından da teyit edilebilir. Tüm bu gelişmeler üzerine yakalanacağımı anladım ve teslim olmaya karar verdim.”
Muhabir: Zafer Fatih Beyaz-Barış Kılıç-Serdar Açıl