İZMİR-Ahmet Bayram
PKK’lı teröristlerce 5 Ocak 2017’de İzmir Adliyesi’ne gerçekleştirilen saldırıda şehit olan polis memuru Fethi Sekin‘in heykeli, şehadetinin 1. yılında İzmir Adliyesi C Kapısı önünde törenle açıldı.
İzmir Büyükşehir Belediyesinin düzenlediği heykel yarışmasında 37 aday arasından birinci seçilen Can Aktaş‘ın eseri, tıpkı Sekin’in hayattayken yaptığı gibi her gün adliyeye gelenleri selamlıyor.
Şehit polis memuru Sekin’in anısının ölümsüzleştirildiği 2 metre 80 santimetre boyundaki heykel, açılışının üzerinden yaklaşık 15 gün geçmesine rağmen vatandaşlarca ziyaret ediliyor. Kimileri karanfil bırakırken, kimileri ellerini açıp dua ediyor, bazıları da kahramanın heykeli önünde hatıra fotoğrafı çektiriyor.
“Feda kavramını yansıttım”
Eserin yapımı ve bu süreçte yaşadığı duyguları AA muhabiri ile paylaşan heykeltraş Aktaş, yarışmaya katılma kararı aldıktan sonra çalışmayla ilgili düşünmeye başladığını, bu süreçte aileyle sık sık temas kurup şehit Sekin hakkında bilgi aldığını söyledi.
Heykeli yaklaşık 3 ayda modellediğini anlatan Aktaş, “Fethi Sekin, diğer insanları düşünerek kendini feda etti. Feda kavramını yansıtmak için heykeldeki kompozisyonu oluşturdum. Bu kavramın evrensel anlatımı elini göğsünün üzerine koymaktır çünkü canımız sembolik olarak kalbimizdedir. Elimizi kalbimize koyduğumuzda onu vermeye hazırız demektir. Heykelin sol elinde ise aynı zamanda sert bir hareket var. Orada da her an mücadeleye ve müdahaleye hazır olduğunu anlatmak istedim.” diye konuştu.
“Böylesi duygu yoğunluğunu yaşamadım”
Yaklaşık 6 ay süren çalışma sırasında duygusal anlar yaşadığını ifade eden Aktaş, heykeli 3 kişilik ekibiyle tamamladığını dile getirdi.
Çoğunlukla tarihteki önemli kişilerin heykellerini yaptığını vurgulayan Aktaş, şöyle konuştu:
“Onu tanıdıkça çevresiyle tanıştıkça anlatılanları duydukça duygusallığım arttı. Bu tamamen içinde bulunduğum şehirde, ailesiyle tanışabildiğim, kendisini yakından tanıdığım bir çalışmaydı. Türkiye’nin belli yerlerinde pek çok heykelim var ama Fethi Sekin heykeli benim için çok farklıydı. Meslek hayatım boyunca pek çok heykel yaptım ancak böylesi bir duygu yoğunluğunu hiçbir çalışmamda yaşamadım çünkü yaşadığım çağ ve şehirdeki bir kahramanın heykelini yapıyordum. Bu yüzden heykeli yaparken kendi ağabeyimin heykelinin yapıyormuş gibi hissettim.”