ANKARA – Yeşim Sert Karaaslan
Şah damarında yüzde 70’in üzerinde tıkanıklık olması durumunda inme riskinin ortadan kaldırılabilmesi için uygulanan girişimsel radyolojik yöntemle yüzde 99 oranında başarı sağlandı.
Operasyondan kaynaklanabilecek beyne pıhtı atılımına engel olabilmek için uygulama sırasında damar içine açılan filtre işlemi sonrasında damar genişletme gerçekleştirilerek, operasyona ve şah damarındaki daralmaya bağlı inme riski ortadan kaldırılıyor.
Türk Girişimsel Radyoloji Derneği Başkanı ve Karadeniz Teknik Üniversitesi Radyoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Mehmet Halil Öztürk, eski CHP Genel Başkanı Deniz Baykal ve sinema sanatçısı Kadir İnanır ile bir kez daha gündeme gelen inme, inmenin gelişmesine etki eden faktörler ve tedavi yöntemleri hakkında bilgi verdi.
Beyin damarlarında oluşan ani tıkanıklıklara bağlı bilişsel veya fonksiyonel bozuklukların inme olarak tanımlandığını dile getiren Öztürk, bu durumun hastanın ölümüne ya da kalan yaşamını engelli olarak geçirmesine yol açabildiğini söyledi.
Prof. Dr. Öztürk, inmenin dünyada engelli kalmanın en çok nedeni olarak gösterildiğini dile getirerek, en sık ikinci ölüm nedeni olduğunu vurguladı. İnmede ilk 6 saatte müdahalenin yaşamsal önem taşıdığını vurgulayan Öztürk, “Çünkü ilk 6 saatte beyindeki tıkanıklığın ortadan kaldırılması halinde, hastanın hayatının kurtulması ve engelli kalmadan ya da hafif engellilikle yaşaması mümkün olabilir.” uyarısında bulundu.
“Operasyondan kaynaklanan risk de ortadan kaldırılıyor”
Prof. Dr. Öztürk, şah damarına yönelik uygulamada dikkatli olunması ve hastalık bulgularının iyi belirlenmesi gerektiğini belirterek, ani gelişen durumlar olmaması halinde darlık oranının yüzde 70-80 seviyelerine kadar beklenebileceğini ama bu süreçte hastanın izleneceğini bildirdi.
Operasyon gerekliliği olmayan hastalara kan sulandırıcı ilaç tedavisi uygulandığını anlatan Öztürk, darlığın inme riskini artırdığı durumda ise girişimsel radyoloji ile işlem yapıldığını söyledi. Öztürk, şah damarına yönelik girişimsel radyolojik yöntemin genellikle genel anestezi gerektirmediğini belirterek, yönteme ilişkin şu bilgileri verdi:
“Nadir durumlarda genel anestezi gerekebiliyor ama çoğunlukla hastaları uyutmuyoruz. İşlem, lokal anestezi altında gerçekleştiriliyor. Hastaya hafif sakinleştirici ilaçlar da veriyoruz. Kasık atardamarlarından bir girişim yapılıyor. Kasık atardamarına girdikten sonra boyun şah damarına kateter denilen ince plastik borucuklarla ulaşarak darlığı geçiyoruz.
Ancak bu bölgenin damar genişletilmesi sırasında diğer damar genişletmelerine göre farklı bir yöntem daha uygulanması gerekiyor. Örneğin, kol ya da bacaktaki damar genişletmelerinde yapmadığımız bir şey. Genişletme esnasında o daralma üzerinden beyine pıhtı gidebilir. Tedavi için yapılan operasyonun kendisi felç sebebi olabilir. Bunu önlemek için darlığı geçtikten sonra geçici bir şemsiye ya da filtre açıyoruz damarın içinde. O şemsiyenin koruması altında damar genişletme işlemi gerçekleştiriliyor. İşlem sırasında oluşan pıhtı varsa onu dışarı alıyoruz. Daha sonra damara konulan filtreyi alıyoruz ve işlemi tamamlıyoruz.Yöntemde başarı oranı yüzde 98-99 düzeyindedir. Risk ise küçük, büyük risklerle birlikte yüzde 5 oranındadır. Ciddi denilebilecek risk ise yüzde 1-2 düzeyindedir.”