ESKİŞEHİR-Selçuk Kızıldağ
Eskişehir’de 2 yaşından beri tip-1 diyabet ile mücadele eden 11 yaşındaki Dilara Alsan, şeker ölçümünü sensörlü cihaz yerine zaman zaman parmaklarını delerek yapmak zorunda kaldığını belirterek, “Sensör olmayınca kalbim parmak uçlarımda oluyor çünkü iğneler canımı çok acıtıyor.” dedi.
Diğer çocuklar gibi dilediği gıdayı tüketemeyen Dilara, yiyeceklerdeki karbonhidrat miktarının takibini yaparak besleniyor.
Günde en az 4 kez şeker ölçümü yaptığını ve bugüne kadar 15 bin kez parmağına iğne batırmak zorunda kaldığını aktaran Dilara’ya göre, hassaslaşan parmak uçları diyabet hastalarının adeta kalbi durumunda.
Hastalığıyla barışık olduğunu söyleyen 6. sınıf öğrencisi Dilara Alsan, AA muhabirine yaptığı açıklamada, “Hastalığımın iyi ve kötü tarafları var. Bazen bir sürü abur cubur alıp yiyesim geliyor ama yapamıyorum fakat sağlıklı besleniyorum.” diye konuştu.
Alsan, özellikle okulda arkadaşlarının ve öğretmenlerinin kendisine çok ilgi gösterdiğini dile getirerek, “Arkadaşlarım yanımda yediklerine ve içtiklerine çok dikkat ediyorlar. Bazen yediklerinden bana da vermek istiyorlar. Annemi arayıp ne kadar yiyeceğimi söylüyorum. O, karbonhidrat miktarını belirleyip ‘yiyebilirsin’ ya da ‘yiyemezsin’ diyor. Ona göre davranıyorum. Öğretmenlerim de moralimi yüksek tutmama yardımcı oluyorlar.” diye konuştu.
“Diyabet artık benim arkadaşım”
Daha küçükken hastalığını anlamlandıramadığını belirten Alsan, şöyle konuştu:
“Hasta olduğumu anladığım yaşlarda zannediyordum ki dünyada sadece ben diyabetliyim. Sadece benim çikolata yemem yasak sanıyordum. Zamanla diyabet şenliklerine gitmeye başladık annemle ve orada diğer diyabetli çocukları gördüm. Diyabet artık benim yol arkadaşım. Hayatımın sonuna kadar geçmeyecek biliyorum fakat iyi yanlarını düşünmeye çalışıyorum. Bazı arkadaşlarım fiziksel olarak benim gibi olmak istiyor. Sağlıklı beslendiğim için kilom gayet normal. Ailemin de beslenme alışkanlıkları benimle birlikte değişti. Ailece sağlıklı besleniyoruz.”
Alsan, büyüdüğünde hastalığının doktoru olmak istediğini vurgulayarak, “Moda tasarımı ve resim çizimlerine ilgim var fakat diyetisyen de olmak istiyorum. Diyabet hastalarına faydalı olmak, onlara seminerler düzenlemek güzel olur.” ifadelerini kullandı.
Şeker ölçüm cihazı iğnelerinin canını acıttığını anlatan Alsan, duygularını şu sözlerle dile getirdi:
“Şeker ölçümü için bir alet var. Artık ben de kullanıyorum fakat sürekli yenilenmesi gerekiyor. O sensör sayesinde vücudumdaki şeker düşük ya da yüksek olunca alarm ötüyor. Sensör olmayınca kalbim parmak uçlarımda oluyor çünkü iğneler canımı çok acıtıyor. Bugüne kadar belki 15 bin defa parmaklarımı deldim. Çok fazla kanadığı durumlar oluyor. Allah’tan insülin iğnesini artık yapmıyorum. Günde en az 8 kere o iğneyi yapmak zorunda kalıyordum. Çok zordu. Şimdi insülin pompası diye bir alet var. Şeker ölçümünü yaptıktan sonra o pompa sayesinde, vücuduma gerekli insülini gönderiyorum. Diyabet sensörünün fiyatı pahalıymış. Devletimizin çocuklara bu sensörü ücretsiz vermesini istiyorum.”
“Siz tabaktaki yemeğin lezzetine bakarsınız, ben karbonhidratına”
Anne Betül Alsan da çocuğunun tip-1 diyabet hastası olduğunu öğrendiklerinde çok şaşırdıklarını belirterek, “Biz babasıyla önce sadece gribal bir enfeksiyon zannettik. İnsan çocuğuna hastalığı yakıştıramıyor. Özellikle de 2 yaşındaysa çocuk. Antibiyotik kullanmasına rağmen iyileşmeyince Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesine götürdük. Orada yoğun bakıma alındı ve teşhisi konuldu.” dedi.
Betül Alsan, hastalıkla yaşamayı ailece öğrendiklerini kaydederek, “Çocuğu diyabetli ailelere sesleniyorum, ne kadar çabuk kabullenirseniz, o kadar iyi. Biz aile olarak öyle yaptık. Şimdi masaya bir yemek gelse mesela siz tabaktaki yemeğin lezzetine bakarsınız, ben kaç karbonhidrat olduğuna. Tabağa baktığım an ölçümü yapıyorum artık. Aileler olarak dikkat etmek zorundayız. Bu bir sınav ve bu sınavdan geçeceğimize kızımla eşimle inanıyoruz.” diye konuştu.