İSTANBUL- Kaan Bozdoğan
Orucun, kişinin beden sağlığına olduğu kadar psikolojisine de olumlu katkılar sağladığı belirtildi.
Psikiyatr Burak Toprak, oruç ibadetinin manevi duyguları ve psikososyal etkileri nedeniyle insan psikolojisi açısından önemli olduğunu söyledi.
Orucun birey ve toplum psikolojisinde önemli etkileri olduğunu belirten Toprak, “Ramazan bu anlamda, insanın kendi benliğini tanıması için adeta bir iç hesaplaşmaya girdiği, varoluşsal anlamlar aramaya başladığı bir aydır. Kişi ibadet vesilesiyle kendine sınırlar çizmeye, kendinin farkına varmaya, şükretme ve yanlış yaptığı davranışlardan uzaklaşmaya çalışır.” dedi.
Oruç ibadetinin psikolojik açıdan insanlara faydasına değinen Toprak, şöyle konuştu:
“İnsanlar, ramazan ile yeme, içme, cinsellik gibi içgüdüsel dürtülerini kontrol altına alır ve bununla birlikte hayatın anlamını ve kendini sorgulamaya başlar. En temel kaygıları olan ölüm ve sonrasını düşünerek hayatın anlamı ve değerlerini sorgular. Aslında bu sorgulama başta insana acı verse de bu acıyla yüzleşme insanı iyileştirir ve huzurlu kılar. Bu ayda 11 ay boyunca rutin bir şekilde yaptığımız ve farkına varmadığımız birçok alışkanlığın farkına varıp onları değiştirmek için adımlar atabiliriz. Bilindiği üzere bir davranış kalıbının değişebilmesi için en az 3 haftaya ihtiyaç vardır. Bir ay süren oruç ibadeti bazı davranışlarımızı değiştirmek için bir fırsattır.”
“Oruç, dikkat sorunu hastalığını engelliyor”
Toprak, orucun psikolojiyi de olumlu yönde etkilediğini söyledi. Bu yönde çalışmalar olduğunu ifade eden Toprak, şu değerlendirmelerde bulundu:
“Orucun tahmin edilenin aksine stres, kaygı ve depresyon düzeylerini azalttığı yapılan çalışmalarda saptanmıştır. Ramazanda diğer organlarımız istirahate çekilir ve en fazla çalışan organımız beyin olur. Oruç tutan kişilerin beynindeki sinir büyüme faktörlerinde artış olmaktadır. Beyin büyüme faktörlerinin depresyon, kaygı bozuklukları ve stresten koruyucu olduğu bilinmektedir. Aynı zamanda aç kalan mideden salgılanan açlık hormonları beynin öğrenme ve hafıza bölümünü pozitif etkilemektedir. Gelişen yeni sinir hücrelerinin dikkat sorunları, bunama, parkinson gibi hastalıkların oluşmasını engellediği saptanmıştır.”
İnsan için koruyucu olan orucun beyin için de savunma mekanizması geliştirdiğini dile getiren Toprak, ramazanın insanın doğasında bulunan negatif yönleri denetleyebilmesi için fırsat olduğunu kaydetti.
“Oruç, öfke kontrolümüzü sağlamamıza yardım eder”
Oruçlu kişinin, kendisine ve çevresine zarar verebilecek davranışlarının farkına varmasıyla iyileşmek için önemli bir adım atmış olacağını aktaran Toprak, “Oruç, öfke kontrolümüzü sağlamamıza yardım eder. Kişi, 11 ay boyunca tekrar tekrar yaptığı davranışların farkına varıp tekrarlayan kısır döngüyü değiştirmek için adımlar atar ve daha pozitif bir insana dönüşebilir. 11 ay boyunca su içerken onun değerinin farkına varmamış olduğumuzu görürüz ve hayatın ne kadar anlamlı olduğunu kavrarız. Oruç ibadetiyle insanın kendine sınırlar koymayı öğrenmesi ile stres seviyesinde düşüş yaşandığı, öfke kontrolünün sağlanabildiği, iletişim sorunlarında düzelmeler olduğu görülebilmektedir.” ifadelerini kullandı.
Toprak, oruç ibadeti ile insanların kişiliklerindeki aşırılıkları dengeleyerek, insanlara ve olaylara farklı bakış açısı ile daha duyarlı, saygılı, sabırlı, affedici ve merhametli bakabileceğini vurguladı.
İbadet dolayısıyla kişinin farkındalığını sağlayabilecek adımlar atarsa benlik yapısının güçleneceğini ve psikolojik bir olgunluğa erişebileceğini aktaran Toprak, “Oruç ibadeti sayesinde kişi kendine sınırlar koyarak insani istek ve arzularına sınırlandırma getirir ve onları kontrol altında tutmayı öğrenir. Sabır ve tahammül gücü artan kişinin öfkeyle baş etme kapasitesinde de artış gözlemlenir.” diye konuştu.
“Oruç, toplumsal vicdanı harekete geçirir”
Toprak, araştırmalarda insanların şükür düzeyleri arttıkça yaşamdan zevk alma ve mutlu olma oranlarının da arttığının görüldüğüne işaret ederken, sözlerini şöyle sürdürdü:
“Şükür, insanların geçmişin pişmanlıklarından, geleceğin kaygılarından kurtularak yaşadığı anın kıymetini bilmelerine, daha olumlu, uyumlu insanlara dönüşmelerine neden olur. Şükür eden insanların stresli olaylardan daha az etkilendiği ve yaşadıkları sorunları daha etkili ve hızlı bir şekilde çözdükleri saptanmıştır. İnsanlar şükrederek, hayatı acı-tatlı yönleriyle kabul ederek yaşama daha huzurlu bakmayı başarabilmektedir. Şükür eden insanın stres, depresyon, kaygı düzeylerinde azalma görülmekte ve daha pozitif bir insana dönüşmektedir.”
Oruç ibadetinin bireysel farkındalık, kabul ve huzuru sağlarken aynı zamanda toplumsal farkındalığın artmasına da neden olduğunu vurgulayarak, “Oruç ibadetini yapan bir yandan kendi iç dinamiklerini değiştirmeye çalışırken aynı zamanda diğer insanların iyiliği için de çabalamaya başlar. Toplu şekilde yapılan ibadetler insani ilişkilerimizin gelişmesini sağlar. İnsanlara yardım duygularımızın gelişmesine yapılan yardımlar, hoşgörü duygularımızın artmasına neden olmaktadır. Oruç, toplumsal vicdanı harekete geçirir.” değerlendirmesini yaptı.