Sağlık Bilimleri Üniversitesi (SBÜ) Öğretim Üyesi, İç Hastalıkları ve Geriatri Uzmanı Prof. Dr. İlker Taşçı, AA muhabirine yaptığı açıklamada, yaşlılarda tansiyon, şeker, uyku bozuklukları ile kalp ve damar hastalıklarının daha sık görüldüğüne dikkati çekerek, bu rahatsızlıklardan kaynaklı olumsuzlukların giderilmesinde fiziksel aktivite ve sağlıklı beslenmenin önemini vurguladı.
Yaşlılıkta, kasların kuvvetinin ve egzersiz kapasitesinin azaldığını, denge sisteminin bozulmaya başladığını belirten Taşçı, “65 yaşından sonra hareketlerdeki yavaşlama artar, özellikle 75 yaşından sonra bu durum daha da ilerler. Buna ‘fiziksel aktivite azlığı’ diyoruz. Erken yaşlarda genel anlamda hareketsiz yaşamı benimsemiş bireylerde ileri yaşlardaki hareketlilik kaybı daha şiddetli oluyor.” diye konuştu.
Taşçı, fiziksel aktivitedeki azalmanın yaşlıların genel sağlık durumunu olumsuz etkilediğini ifade ederek, “Fiziksel aktivitenin azalması bir hastalık gibi düşünülür. Fiziksel aktivitede azalma özellikle yaşlılarımızın tansiyon, şeker, uyku bozuklukları, depresyon gibi problemleri daha fazla yaşamasına, ilaçların yan etkilerine daha çok maruz kalmasına neden olabilir.” dedi.
“Hareketsiz yaşam, ruh sağlığını da olumsuz etkiliyor”
İleri yaşlarda sık görülen tansiyon, kalp ve damar hastalıklarında hareketlilik ve sağlıklı beslenmenin önemine işaret eden Taşçı, şöyle konuştu:
“Tansiyonu yüksek olan bireylerin hareketlilik ve iyi beslenme neticesinde tansiyon ilaçlarının etkisinden daha fazla faydalandığını biliyoruz. Daha az ve düşük dozda ilaçla tansiyon kontrolünü sağlayabildiğimizi biliyoruz. Kalp ve damar hastalıklarının tekrarlamasını engelleyebilmek için yine hareketlilik ve sağlıklı beslenme oldukça önemlidir. Ayrıca, hareketliliğine, yediğine içtiğine dikkat eden yaşlılarımızda, ilaçların yan etkilerinin daha az olduğunu hatta olmadığını gözlemliyoruz.”
Taşçı, hareketsiz yaşamın ruh sağlığını da olumsuz etkilediğine işaret ederek, “Hem ruhsal bozukluk yaşayanların fiziksel aktivitesinin azaldığını hem de fiziksel aktivitesi az olanlarda ruhsal problemlerin arttığını biliyoruz.” dedi.
“Her gün 1 saatin üzerinde dışarıda bulunulmasını tavsiye ediyoruz”
Yaşlılara, fiziksel aktivitelerini artırmaları için Kovid-19 sürecinde tedbirlere uymayı ihmal etmeden dışarı çıkmalarını tavsiye eden Taşçı, şöyle devam etti:
“Ev içerisinde yaptığımız hareketlerle harcadığımız enerji miktarını ancak dışarıya çıkarak artırabiliyoruz. Araştırmalar, dışarıda yürüyüş, dolaşma, alışveriş veya bahçe işleri yapma gibi faaliyetlerin 1 saatin üzerinde tutulmasının, günlük hareket ihtiyacının karşılanması için yeterli olduğunu gösteriyor. Fiziksel aktivitenin azalmaması için her gün 1 saatin üzerinde dışarıda bulunulmasını tavsiye ediyoruz. Bunu her gün yapamayanlara, günaşırı dışarı çıkmalarını öneriyoruz.”
“75 yaş üstündekilere hızlı yürüyüş önermiyoruz”
Taşçı, ileri yaştakilerin yürüyüş yaparken bünyelerini zorlamaması gerektiğinin altını çizerek, “Özellikle 75 yaş üstündekilere hızlı yürüyüşü önermiyoruz. Önemli olan yaşlılarımızın kendilerini hareketli hissedecekleri şekilde yürüyüş yapmalarıdır. Eğer yaşlılarımız dışarı çıkıp yürüdüklerinde kendilerini egzersiz yapmış ve enerji harcamış hissediyorlarsa yeterlidir. Bu, bazı büyüklerimiz için 15 dakika, bazıları için 1,5 saat olabilir.” ifadelerini kullandı.
Yatağa bağlı yaşlılar
Yatağa bağlı yaşlıların gün içinde birkaç kez oturmalarının bile sağlıklarını olumlu etkileyeceğini söyleyen Taşçı, “Yatağa bağımlı yaşlıların, sırtları bağımsız, ayakları sarkık şekilde 15 dakika oturmaları yeterli bir egzersiz sayılır. Bu uygulama, gün içinde birkaç defa yapıldığında hastaların uyku bozukluğu, sıkılma, bunalma gibi şikayetlerinin azalacağını, beslenmelerinin daha düzenli olacağını söyleyebiliriz.” dedi.
Taşçı, hastalıkların önlenmesinde sağlıklı beslenmenin önemine işaret ederek, şunları kaydetti:
“Maalesef tek tip beslenme artıyor, dengeli beslenme ise giderek azalıyor. Her mevsimde, o mevsimin sebze ve meyvelerini tüketmeliyiz. Protein almak için et tüketirken, sebze ve tahıl da yemeliyiz. Karbonhidrat için sadece ekmek veya pirinç değil az öğütülmüş diğer karbonhidrat ürünlerini de yemeliyiz. Evde yapılan ürünleri daha fazla tercih etmeliyiz.”