İSTANBUL
Milli Eğitim Bakanlığı Müsteşarı Yusuf Tekin, bakanlık bursuyla yurdışına giden öğrencilere, “Sizleri yurtdışına gönderiyoruz ama yurtdışına gidiş sebebiniz, aşırı bir Batı öykünmeciliği içerisinde Batı’yı bütün unsurlarıyla benimsemeden Türkiye’nin kendine özgü sosyolojik, tarihsel, kültürel bir coğrafyada kendine özgü değerleri olan, kendine özgü hedefleri olan bir ülke olduğunu bilerek ona göre davranmanızı, ona göre kendinizi yetiştirmenizi arzu ediyoruz.” dedi.
Tekin, İstanbul’da bir otelde düzenlenen ve 4 gün süren, “Milli Eğitim Bakanlığı Adına Yurtdışına Gönderilen Öğrencileri Bilgilendirme Toplantısı” kapanışında, eğitimle ilgili kamuoyu yapan neredeyse kimse olmadığını anlattı.
Birlikte çalışmak için araştırma yaptıklarında bu konularda çok sağlıklı diyalog kurabilecekleri, bilimsel anlamda görüş alışverişi yapacakları çok fazla kimse olmadığını dile getiren Tekin, “Bu medya açısından da böyle. Günlük gazetelere de baktığımızda bakanlık olarak üzülüyorum.” dedi.
“Yaklaşık 70 bine yakın kurum, 18 milyona yakın öğrenci gibi devasa bir yapı içinden cımbızla seçilen kötü örneklerle habercilik yapan bir medya ile karşı karşıyayız.” diyen Tekin, bu anlamda sağlıklı bir medya olduğunu söylemekte güçlük çektiğini söyledi.
Tekin, yaklaşık 20 gün önce YÖK’teki toplantıda “Formasyon eğitimi alırken staj uygulamalarını daha düzenli bir hale getirip, onun çıktılarından faydalanmak istiyoruz” şeklinde konuştuğunu hatırlatarak, şöyle devam etti:
” ‘Şu anki uygulamada sıkıntılar var, onu çözmek gerekiyor. Hem o staj uygulamasının daha başarılı sonuçlar vermesi için hem de bizim o verileri kullanabilmemiz için orayı düzenlemek istiyorum’ dedim. Ertesi gün birçok gazetede şöyle çıktı, ‘Müsteşar, şimdi de öğretmen istihdamı için staj şartı getirdi.’ Alakasız. Bu cehaletten başka bir şey değil. Zaten eğitim fakültelerinde staj uygulaması var, biz diyoruz ki bu uygulama dostlar alışverişte görsün mantığıyla değil, sağlıklı bir şekilde yürüsün, aksayan yönlerini düzeltelim. Bir öğretim üyesi 180 öğrenciye danışmanlık yapıyor. Bu akla zarar bir durum, bunları düzeltelim. Aynı şekilde ‘bir öğretmenimiz, okula gelen stajyer öğretmen adayıyla ilgili olarak danışmanlık yapacağı kişilerin sayısını sınırlandıralım, ilişkilerini düzenleyelim’ diye konuştuk ama bazı gazetelerin eğitim sayfaları, ‘öğretmene staj şartı getirildi’ diyor. Türkiye’deki medyanın üzgünüm ama eğitim ile ilgili yaklaşımı bu. Tamamen, spekülatif ve bazen de siyasal bir duruş sergileyecek şekilde manipülatif haberlere yer verdiklerini söylemek gerekir.”
“Size ağabeylik yapmak isteyen bir ekip var”
Tekin, kendisinin de 1995 yılında Milli Eğitim 1416 bursiyeri olarak başvurusunun kabul edildiğini aktararak, şunları söyledi:
“O zaman Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi adına lisansüstü eğitim yapmak üzere sınavı kazanmıştım, 1416 sınavını kazanmıştım. O zaman Anadolu’da bir üniversitede araştırma görevlisiydim. ‘Nasıl olsa sınavı kazandık, yurt dışına gidiyoruz, bugün, yarın gideceğim’ diye arkadaşlarla vedalaştık. Kızım yeni doğmuştu, evimi taşıdım, bir depo kiraladım, eşyalarımı koydum. ‘Bugün, yarın gideceğim’ diye bekliyorum. Yaklaşık 1,5 yıl bekledik. 1,5 yıl sonunda Milli Eğitim Bakanlığından 1 satır bir yazı geldi, ‘Yurtdışına gönderilmeniz uygun görülmemiştir’ diye. Sadece bu kadar, başka bir şey yok. Ben 1416 ile ilgili duygusal bir bağ hissediyorum. Milli Eğitim Bakanlığında müsteşar olarak başladığım günden beri üzerinde en çok mesai sarf ettiğimiz konulardan biri 1416 bursları.”
1416 burslarıyla ilgili 2013-2014 öncesi ile şimdinin kıyas bile kabul etmediğini vurgulayan Tekin, hem mantığını değiştirmeye çalıştıklarını hem de bursiyerlerin daha rahat ortamda çalışabilmeleri için tedbirler aldıklarını dile getirdi.
Birçok bakanlığın 1416 burslarından yararlanıp kendi bakanlığına personel almak için kendileriyle irtibata geçtiğini ifade eden Tekin, yurtdışına gönderdikleri bursiyerlerle iletişim kurduklarını da vurguladı.
Yusuf Tekin, şunları kaydetti:
“Maalesef bu konudaki en ciddi sıkıntılardan biri koordine problemiydi. Yıllarca bir üniversitede öğretim görevlisi olarak çalıştım. Çalıştığım üniversitede, danışmanı olduğum 1416 bursiyerini hiç görmedim. Yılda bir kere dekanlıktan bir yazı geliyordu, imzalayıp gönderiyordum. Ne çalışıyorlar hiç bilmiyorduk. Bütün bu koordine problemlerini aşacağız. Diğer alanlarda eğitim alan bursiyerlere de toplantılar yaptık. Onlardan ne beklediğimizi, Türkiye’ye döndüklerinde onlardan hangi alanlarda yetişmiş olarak gelmelerini istediğimizi kendilerine tanımladık. 3 gündür sizinle olan ilgili genel müdür arkadaşlara söylemiştim, ‘arkadaşlarla mutlaka ağabey-kardeş hukuku kuracaksınız ve bakanlığımızın beklentilerini kendileriyle paylaşacaksınız’ diye. Siz gittiniz, yurtdışında size orada ağabeylik, yapacak, rehberlik yapacak, sizden önce gönderilenlerle karşılaştığınızda size çizdikleri tabloda, ‘sizin hiçbir sahibiniz yok Türkiye’de. Türkiye’de sizinle kimse ilgilenmiyor’ tablosunu çizebilirler, bu doğrudur. Ama eski dönem için doğrudur. Şimdi böyle bir şey yok. Bu süreci kontrol ediyoruz. Yurtdışında oldukları sürece kadrolarının olduğu üniversitelerde ilişkileri güçlü tutmayı temin etmeye çalışıyoruz. Bakanlık adına gönderilen sizlerin, bürokrat olarak sorunlarınızı takip eden ama insan olarak da ağabeylik-ablalık yapmak isteyen bir ekiple beraberiz.”
“Bihruz Bey Sendromuna kapılmayın”
Tekin, Osmanlı Devleti döneminde ilk defa yurtdışına 1700’lü yıllarda öğrenci gönderildiğini ifade ederek, 1800’lü yıllarda da yurtdışına giden öğrencilerin amaçlarından çıkarak, “Bihruz Bey Sendromu”na kapılarak ülkelerini küçümser hale geldiklerini söyledi.
Bursiyerlere, “Böyle bir sendromla karşı karşıya kalmanızı istemiyoruz” diyen Tekin, şöyle devam etti:
“Biz sizleri yurtdışına gönderiyoruz ama yurtdışına gidiş sebebiniz, aşırı bir Batı öykünmeciliği içerisinde Batı’yı bütün unsurlarıyla benimsemeden Türkiye’nin kendine özgü sosyolojik, tarihsel, kültürel bir coğrafyada kendine özgü değerleri olan, kendine özgü hedefleri olan bir ülke olduğunu bilerek ona göre davranmanızı, ona göre kendinizi yetiştirmenizi arzu ediyoruz. Bu türden sendromlara girmeden döndüğünüzde bu ülke için hepinizin hizmet edeceği bir birikime sahip olmanızı istiyoruz. Bihruz Bey Sendromuna düşmeden, böyle bir yanılgı içine girmeden buraya gelmenizi arzu ediyoruz. Bu sendrom üzgünüm ama acı bir tespit. Maalesef Türkiye’den yurtdışına gönderdiğimiz akademisyenlerin büyük çoğunluğunda, entelektüellerde, yazarlarda maalesef bu türden sendromlarla karşı karşıya kalıyoruz. Sizin böyle olmanızı istemiyoruz. O yüzden sizinle sık sık bir araya gelip bu konudaki hedeflerimizi, bu konudaki düşüncelerimizi sizinle paylaşmak istiyoruz.”
Tekin, bursiyerlerin Türkiye’ye döndüklerinde Milli Eğitim Bakanlığının ihtiyaç duyduğu alanlarda istihdam edileceğini sözlerini ekledi.
Milli Eğitim Bakanlığı Adına Yurtdışına Gönderilen Öğrencileri Bilgilendirme Toplantısı’nın son gününde “Dünya’daki Gelişmeler Işığında Türkiye’deki Eğitim Gündemi” konulu panel düzenlendi.
Program sonunda bursiyerler adına, 2015 bursiyeri olarak İngiltere’de eğitim gören Nazmiye Öv, 2014 bursiyeri olarak Almanya’da eğitim gören Ercan Ocak, Müsteşar Tekin’e hediye verdi.
Muhabir: Zehra Melek Çat, Selma Kasap